Home GÜNCEL Türkiye’nin jokeyleri bu okulda yetişiyor

Türkiye’nin jokeyleri bu okulda yetişiyor

- Guncellenme Tarihi: 9 Şubat 2020 15:15
19 min read
Türkiye’nin jokeyleri bu okulda yetişiyor için yorumlar kapalı
0

At binme tutkularını mesleğe dönüştürmek için ülkenin farklı coğrafyalarından gelen jokey adayları, Türkiye Jokey Kulübü Ekrem Kurt Apranti Eğitim Merkezinde iki yıllık yoğun ve zorlu eğitimlerden geçiyor.
Jokey yamağı anlamına gelen aprantiler, birçok şampiyonun yetiştiği Veliefendi Hipodromu içindeki merkezde eğitimlere gün ağarmadan başlıyor. Kahvaltılarının ardından, adeta arkadaşlık bağı kurdukları eski yarış atlarıyla sahada idman yapan aprantiler, ahırda atların tımarlarını yapıp yem ve sularını verdikten sonra müfredat doğrultusunda merkezde teorik ve uygulamalı eğitimlere geçiyor. Kursiyerler, mesleki derslerin yanı sıra kültür, davranış bilimleri ve yabancı dil dersleri de alıyor.

Eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm masrafları Türkiye Jokey Kulübü (TJK) tarafından karşılanan aprantilere, bir yandan binicilik ve kondisyon, diğer yandan mesleklerini üst düzey seviyede yapabilecekleri vücut yapısına ulaşmak ve performanslarını geliştirmek için yeterli ve dengeli beslenme eğitimleri de veriliyor.

Kilo ve boy standardını aşanlar jokey olamıyor
Apranti olmak için başvuru yapanların öncelikle 13-17 yaş aralığında olmak, ortaokul mezunu olmak, 30-45 kilogram arasında bulunmak ve 130-165 santimetre boy uzunluğu şartlarını karşılamaları gerekiyor.

Eğitimlere kabul edildikten sonra düzenli olarak vücut yağ oranları ölçülen aprantiler, kilo ve boy standardını aştıklarında kariyerlerine jokey olarak değil antrenör olarak devam edebiliyor.

İki yıllık yatılı eğitimlerde başarı elde ederek apranti lisansı almaya hak kazanan kursiyerler, 150 yarış kazandıktan sonra jokey olabiliyor.

35 yılda 800’e yakın jokey mezun oldu
Türkiye Jokey Kulübü (TJK) Ekrem Kurt Apranti Eğitim Merkezi Müdürü Zeynep Haldan Postalcı, AA muhabirine, Türkiye’de jokey yamağı yetiştiren tek kurum olan merkezin 1985 yılından bu yana hizmet verdiğini, bugüne kadar yaklaşık 800 jokeyin bu merkezden mezun olduğunu söyledi.

Merkezde bilimsel ve teknik esaslar doğrultusunda uluslararası standartlarda eğitim verildiğini dile getiren Postalcı, öğrencilerin güne 04.45’te başladığını, müfredat eğitimlerinin akşam saatlerinde tamamlandığını ifade etti.

Postalcı, serbest zamanı oyun oynayarak, televizyon izleyerek, kitap okuyarak ya da mekanik at binerek değerlendiren kursiyerlerin akşam etütlerinin ardından saat 20.30 gibi uyumak için yataklarına çekildiklerini anlattı.

Merkezde 22’si birinci sınıf, 31’i ikinci sınıf olmak üzere 53 öğrenci bulunduğu aktaran Postalcı, başvuru kriterlerine uygun jokeyliğe meraklı gençlerin merkeze veya bölgelerdeki hipodrom müdürlüklerine başvuru yapabileceklerini vurguladı.

“Jokeylik prestijli bir meslek. Sporu seven, hayvanları seven ve bizim kabul şartlarımızı taşıyan tüm adayları eğitim merkezimize bekliyoruz.” diyen Postalcı, başvuruların haziran ve temmuzda alındığını, ağustosta yapılan yazılı ve sözlü sınavlarda başarı elde edenlerin eylülde eğitim öğretime dahil olduğuna işaret etti. Postalcı, eğitimlerin temmuzun ilk haftasında sona erdiğini kaydetti.

“Yaşıtlarına göre daha çabuk öz güvenleri gelişiyor”
TJK Ekrem Kurt Apranti Eğitim Merkezi Müdür Yardımcısı ve Klinik Psikolog Bercis Merdanoğlu ise öğrencilerin farklı kültürlere sahip bölgelerden geldiklerini hatırlatırken, aprantilerin ilk 3 aylık süreçlerinde oryantasyondan geçtiğini belirtti.

Merdanoğlu, çocuklarda baskı oluşturacak kısa boyun burada avantaja dönüştüğüne değinirken, bu durumun aidiyet duygusunu geliştirdiğinin altını çizdi.

At binmek ve atlara hakim olma anlayışının çocukların öz güvenlerine katkı sağladığını belirten Merdanoğlu, şöyle konuştu:

“Yaşıtlarına göre daha çabuk öz güvenleri gelişiyor. Bunu en çok sağlayan şeylerden birisi de atlar. Atlara hakim olmaya başladıklarında, ata binmeye başladıklarında, ‘ben bir şeyi başarabiliyorum, kendi başımayım ve yapabiliyorum, 500-600 kiloluk hayvana kendi başıma hakim olabiliyorum’ duygusu onların kendine olan güvenlerini daha fazla geliştiriyor. Bu çocuklar yaşıtlarına göre çok daha fazla para kazanıyor, o yüzden bu çocuklarımız buraya geldikten sonra avantaj yakalamış oluyor.”

Çocukların kişisel gelişiminde atların yerine vurgu yapan Merdanoğlu, ata hakim olmanın bir güç sembolü olduğunu, aynı zamanda atların insanlar üzerinde terapi özelliğinin bulunduğunu ifade etti.

Merdanoğlu, şöyle devam etti:

“Biz atları hiçbir şekilde bir şey yapmadan doğal ortamlarında izliyor olsak bile vücudumuzda oksitosin hormonunu salgılandığı ve kortizon hormonun düştüğü bilimsel olarak kanıtlanmış. Herhangi şekilde ata dokunduğumuz zaman veya onu izlediğiniz zaman hem genetik kodunuz, hem de hormonlarımız sebebiyle zaten pozitif etkileniyoruz. Ata hakim olan, atın üzerinde olan kişinin anne karnındaki haline, cenin haline döndüğü, oradaki mutlu olduğu, huzurlu olduğu ana geri döndüğü ve atın onu taşıdığı bilgisi de bilinç altına kodlandığı bilimsel olarak kanıtlandı. Ama onların her birinin dışında 60 kilometre hızla bir atla bunu başarabiliyor olmak bir güç birlikteliği değil, kesinlikle bu birlikte senkronizasyon, dans ve uyum.”

Jokey olmanın püf noktaları
Merkezin ve kursiyerlerin danışmanlığını, geçmişte kazandığı başarılarla Türk yarışçılığının efsane jokeyleri arasına giren ve “imparator” lakabıyla bilinen Süleyman Akdı yapıyor.

Öğrencilerin eğitimlerini takip ederek not tutan ve değerlendirmelerde bulunan Akdı, “Boy ve kilosunun bu işe el verişli, çok müsait olması lazım. İki, pratik zekası olması lazım. Yarışta 15-20 atla koşuyorsunuz, vereceğiniz kararlar çok önemli. Buraya girsem kapanır mıyım, gireyim mi girmeyeyim mi? Saniyenin çok küçük bir noktası kadar sürede karar vermesi lazım jokeyin. Çok soğukkanlı olması lazım. Mesleğini sevmesi lazım.” diye konuştu.

Akdı, boy ve kilo standardının atın üstünde daha kolay hareket etmek ve koşu sırasında rüzgardan etkilenmemek için önemli olduğunu belirterek, standartın dışında az sayıda jokey bulunduğunu söyledi.

Jokey olmak isteyenlerin bazı fedakarlıklarda bulunması gerektiğine dikkati çeken Akdı, “Mesala tatili çok az. Kilosu iyi değilse yemesi içmesi çok kısıtlı. Çok çalışması lazım. Hayatı boyunca çok programlı bir hayat yaşaması lazım. Biz 50 sene böyle yaşadık.” ifadesini kullandı.

Merkezden mezun olan hiç kimsenin işsiz kalmadığına vurgu yapan Akdı, jokey olamayanların ülkedeki maaş standartlarının üstünde kazançla çalıştırıcı olabildiğini de sözlerine ekledi.

“İki canlının yaptığı tek spor atçılıktır”
Binicilik Antrenörü Ömer Ay da atçılığın “kralların sporu” ve “sporların kralı” olarak tanımlandığını dile getirdi.

İki canlının yaptığı tek sporun atçılık olduğunu ifade eden Ay, şunları söyledi:

“Baktığınız zaman iki canlının yaptığı tek spor atçılıktır. Çünkü iki canlı, iki farklı düşünceye sahip ama yapmak istediğiniz şey eşit. Siz düz gitmek istersiniz ama belki at ters gitmek isteyebilir. O doğrultuda sizin hizmet aldığınız ve sevgiyle karşılık verdiğiniz o canlının sizinle aynı uyumda, aynı doğrultuda yaptırmak istediğiniz şeyi yapmasını sağlamaktır. Bu da sevgiden geçiyor. Ata yaklaşarak dokunuşlarınızla, ses tonunuzla, atın üzerine bindiğinizde uyumunuzla, ata davranışınızla birlik olduğunuzu gösteriyor. At da bu öz güveni, sevgiyi sizden alabilirse eğer sizinle çalışmak için o büyük adımı atmış olursunuz. En büyük uyum bu aslında.”

Atlarla insanların iletişim kurabildiğini anlatan Ay, “Atlar aslında bir çocuk gibi. Bebekler bizim ne dediğimizi anlamaz ama ses tonumuzdan nasıl davrandığımızı anlar. Elini bir yerini sokmaya çalışır, ‘yapma’ deriz ya at da öyledir. Çocuk ağladığında sakinleştirmek için ‘hani oğlum, hani kızım, al bakim, sakin ol’ dediğimizde o yumuşak ses tonuyla bize bir karşılık verir, at da öyle.” diye konuştu.

Atların insanlık tarihindeki önemine değinen Ay, “İnsanoğluna ömür boyu hizmet etmiş, gerek bir yerden bir yere gitmekte, gerek yük taşımada, gerek savaşta, gerek başka şeylerde at her zaman bizim için çok önemli bir varlık olmuştur. Biz de bu doğrultuda öğrencilerimize atlara her şeyden önce sevgiyle yaklaşmalarını ve onların arkadaşları olmalarını öneriyoruz.” dedi.

Filmden etkilendi apranti olabilmek için 8 kilo verdi
İzmir’in Tire ilçesinden gelen kursiyer İsmail Bayakı, yarış atı Bold Pilot ve jokeyi Halis Karataş’ın hikayesinin anlatıldığı, “Bizim İçin Şampiyon” filminden etkilenerek jokey olma arayışına girdiğini belirtti.

Apranti merkezinden haberdar olduktan sonra başvurmak istediğini ancak fazla kilosu sebebiyle başvuramadığını dile getiren Bayakı, “Bu meslekten daha önce haberdar olmadığım için biraz kilom vardı. Ama ‘başarabilirim’ dedim ve bayağı kilo verdim. Kilo verdikten sonra buraya başvuru yaptım. Ben 49 kilogramdım, 8 kilo verdim. Sabah kahvaltımı yapıyordum, öğlen de salata yiyordum. Akşam da full spor yapıyordum. Ailem ilk başta ‘İstanbul çok uzak, orada tek başına ne yapacaksın?’ demişti. Sonra istediğimi, kararlığımı gördüler ‘sonuna kadar arkandayız’ dediler ve gönderdiler.” ifadelerini kullandı.

Gökçe’nin hedefi Gazi Koşusu’nu kazanmak
Ardahan doğumlu Halit Gökçe ise 10 sene kaldıkları kentte atlarla tanıştığını, 5 sene önce de ailece Bursa’ya taşındıklarını ancak atlarla iletişimini burada da sürdürdüğünü söyledi.

Kuzenin jokey, ağabeyinin de apranti eğitmeni olduğunu anlatan Gökçe, en büyük hayalinin Gazi Koşusu’nu kazanmak olduğunu dile getirdi.

İkinci sınıf öğrencisi Cem Yılmaz da at binmekten büyük keyif aldığını, mesleğiyle uluslararası alanda tanınmak istediğini kaydetti.

Load More Related Articles
Load More By admin
Load More In GÜNCEL
Comments are closed.

Benzer Haberler

Başköy’deki “Dede Helvası” Geleneğinde Helvalar Şifa İçin Yenildi

Nilüfer’e  bağlı Başköy Mahallesi’nde 1926’dan bu yana gerçekleştirilen geleneksel  “Dede …