Yıl 1945. İkinci Dünya Savaşı devam ediyor. Savaş bölgesinden memleketi olan Leningrad’a (St.
Petersburg) izne gelmiş bir asker, evinin bulunduğu caddeye doğru giderken Alman bombardımanı
sonucu ölenleri taşıyan bir kamyonla karşılaştı. Ölüler “toplu gömülmek” üzere mezarlığa
götürülüyordu. Cesetlerin arasında askerin dikkatini çeken bir şey vardı; bir ayakkabı…
Eşine aldığı ayakkabıya benziyordu. Eve gidip gitmeme konusunda tereddüt geçirdikten sonra,
görevliye, “ayakkabıyı giyen ölüyü görmek istediğini” söyledi. Görevli izin verdi. Asker kamyona çıktı,
cesede baktı… Karısıydı…
Görevliye “cesedin kendi karısı olduğunu onu alıp kendisinin gömmek istediğini” söyledi. Görevlinin
yardımıyla ceset indirildi. Asker karısının zor da olsa nefes aldığını gördü ve onu alıp hastaneye
götürdü…
Yapılan müdahaleler sonucu kadın kurtarıldı, iyileşti ve normal hayata döndü… İşte o kadın hamile
kaldı ve 7 Ekim 1952’de Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Vladimiroviç Putin’i doğurdu… (Hillary
Clinton’ın “Zor Seçenekler” adlı kitabından).
Putin bu olayı anlatırken;
“Babam hastanedeyken annem de evde hastaydı. Ağırlaşmıştı. Sağlık görevlileri onu -neredeyse-
“ölü” olarak değerlendirmişler. Ve -yakılmak üzere- pek çok cesedin yüklendiği kamyona taşırlarken,
babam bir tesadüf sonucu taburcu edilmiş eve gelmiş. Cesetlerle birlikte annemi de yakmak üzere
taşıyorlarmış. Yaklaşmış ve annemin nefes alıyor gibi olduğunu görmüş.
Sağlık görevlilerine “O hâlâ yaşıyor!” demiş. “Ölmek üzere olduğu konusunda” ısrar etmişler. Babam
direnmiş. Hatta “koltuk değnekleriyle” onlara vurmuş. Sonunda, annemi ellerinden alabilmiş.
Ve anneme günlerce özenle bakmış ve onu yaşatmayı başarmış. İkisi de 90’ların sonunda öldüler.
Annem “Alman askerlerinin de sıradan insanlar olduklarını ve savaşta onların da öldüklerini”
söylerdi.”
(Putin’in “Rus Öncü” dergisindeki makalesinden).
Savaşın küllerinden doğmuş bir çocuk, 2022 yılında Avrupa’da savaşı tekrardan körüklüyor.
Peki Putin’in asıl derdi ne?
1. sebebi, 2014 yılının Şubat ayında Ukrayna’nın o dönemki Cumhurbaşkanı, Rusya yanlısı Viktor
Yanukoviç’in protestoların ardından görevine son verilmesi ve batı yanlısı iktidarın göreve gelmesi.
2. Ukrayna’nın AB ve NATO üyesi olması sonucu kendini kuşatılmış hissetmesi.
3. Rus kökenli Ukraynalıların bağımsızlığını kazanması (ve sonrasındaki plan da, Kırım’da da yaptığı
gibi Donbas bölgesindeki ayrılıkçıları destekleyerek kendi ülkesine katması).
4. Rusya, Ukrayna diye bir ülkenin ve milliyetin olmadığını iddia ediyor.
Putin, önce Ukrayna’daki Rus kökenli Ukraynalıların yaşadığı yaklaşık 3,6 milyon nüfuslu bölgedeki
720 binden fazla kişiye Rus pasaportu verdi, bölge halkına ekonomik yardım sundu ve ayrılıkçıları
destekledi. Yeterli hazırlıkları da yaptıktan sonra da, Ukrayna’nın komedyen kökenli Cumhurbaşkanı
Volodimir Zelenski’nin iktidarda olmasını fırsat bilerek (küçümseyerek), Ukrayna’ya savaş açtı.
Unutulmamalıdır ki, Ukrayna’da ne kadar Rus kökenli Ukraynalı varsa bir o kadar da Rusya’da
yaşayan Ukrayna kökenli Rus var.
Eski komedyen yeni başkomutan Zelenski, kendisinden beklenmeyecek bir cesaret ile ülkesini ve
başkentini savunuyor ve çatışmaları yönetiyor. Sanırım bunu hiç kimse beklemiyordu.
Batının olaya bakışının özeti ise “silah tüccarları ve yandaşlarının, manzarayı sırıtarak ve geviş
getirerek izlemesi” gibi…
Çatışmalar son hızıyla devam ederken, sıranın yarın kime geleceğini umursamayan Batı, Rusya’nın
cüretkâr tutumunu hafife alıyor.
Putin çok iyi biliyor ki; Avrupa’ya gaz vermezse Avrupa karanlığa gömülecek.
Putin çok iyi biliyor ki; 1. ve 2. Dünya savaşında ülkesinin topraklarına tek bir mermi bile düşmemiş
ABD’nin, Rusya’nın nükleer gücünün farkında olması ve asla çatışmaya yanaşmayacağı.
Nükleer Silah gücü karşısında susan dilsiz şeytanlara inat, özgürlük ve barış yanlısı dünya insanlarının
sesleri her zamanki gibi yüksek olacaktır…