Home KÖŞE YAZILARI TERÖRDEN ARİ KÜRTLER

TERÖRDEN ARİ KÜRTLER

- Guncellenme Tarihi: 15 Eylül 2015 11:51
13 min read
TERÖRDEN ARİ KÜRTLER için yorumlar kapalı
0

Türkler, kendi coğrafyalarını terk edip kendilerine yeni yaşam alanları aramak zorunda kalınca; Anadolu’yu geçmişten kalan tüm etnik unsurları ile birlikte yurt tuttular.

Osmanlı; fetihlerle büyüttüğü bu topraklarla birlikte sürekli yeni ve kalabalık kitleleri tebaasınadâhil etti. Rumlar, Ermeniler, Araplar, Bulgarlar, Sırplar, Kürtler, Süryaniler, Keldaniler, ve daha bir çok irili ufaklı unsurlarla sosyal aşure gibi anlamlı ve lezzetli yaşamayı sürdürebildiler.

Hiçbir unsur kimliğini, inançlarını, kültürünü kısaca kendini kaybetmedi. Her kesim sosyal hayatta bir rol üstlendi ve barışık ve huzur içinde varlıklarını sürdürdüler.

Tabii Osmanlı güçlü olduğu müddetçe… Ne zamanki zayıflamaya başladı tüm sadık tebaa, kendi bağımsız devletlerinin hayali ile Türklere düşman oldu çıktı. Başka büyük güçlerin teşvik, destek ve kışkırtmaları ile önce bu günkü karşılığı terör olaneşkıyalığa başladılar. “Millet-i sadıka” diye isimlendirilen Ermenilerle geçmiş tarihimiz unutup, son yüzyıldaki hızlı gelişmelerle can düşmanı iki millet oluverdik.

Bu günü tam ve doğru olarak anlayabilmek için bu tarihsel süreç bütünlüğü içinde görmek gerek.Dünün Balkanlardaki Sırp, Bulgar ve doğudaki Ermeni çetelerinin yaptıkları ile bugün sözde Kürtler adına(!) terör örgütünün yaptıkları bu fasıldan değerlendirilmeli.

Tıpkı diğerleri gibi bir kısım Kürt, bazı dış güçlerin hamiliğinde bölücü bir terör örgütünün çekirdeğini oluşturup,bağımsız bir devlete sahip olma iddiası ile silahlı eylemlere başladılar.

Yaptıkları ilk eylem 1979 yılında bir Kürt milletvekili olan Celal Bucak’ın 8 yaşındaki çocuğunu öldürmeleridir. Kürt ve Çocuk eylemlerin hareket noktasına anlamlı hale getiriyor zaten. Devlete ilk kurşunu15 Ağustos 1984 de Siirt Eruh jandarma karakoluna saldırarak sıktılar. Bu saldırıneticesi hayatını kaybeden Jandarma Er merhum Süleyman AYDIN ilk bölücü terör şehidimiz oldu.

Varlığını duyurmak için küçük vakaları yeterli görmeyen bölücü örgüt ilk katliamını da 20 Haziran 1987 de Mardin ili Ömerli ilçesi, Pınarcık köyünde gerçekleştirdi. 16 çocuk, 6 kadın, 8 erkek, toplam 30 kişi katleden eşkıya başı Öcalan, bu katliamın ardından “Öldürelim, otorite olalım” açıklamasını yaptı.

O günden bu güne dozunu daha da artıran terör örgütü geçen 31 yılda asker, polis, köy korucusu sivil vatandaş binlerce kişinin ölümüne, yüzbinlerce insanın köylerini yerlerini terk etmesine sebep oldu.

Tüm eylemlerinde sadece Türkiye Cumhuriyeti devletini değil temsil ettiğini iddia ettiği Kürtleri de hedef aldı. Kürtlerin haklarını temin etmek gerekçesini beyan eden bu terör örgütü varlığını kesintisiz sürdürerek bu gün algıyı “Kürt Sorunu” haline dönüştürmeyi başardı.

Elebaşları 16 yıldır bir adadaki cezaevinde tutuklu olmasına rağmen;yapılan hataları birer fırsat ve kazanıma dönüştüren örgüt,büyük bir ekonomik güç ve silahlı grubun yanında iki siyasi partiyi (HDP ve DBP)de idare ediyor.

Eşkıyalıktan başlayan faaliyetler bu gün 2 bakan, 80 milletvekili, 2si büyükşehir olmak üzere 99 belediye başkanlığını elinde tutan bir siyasi organizasyona dönüştü.

Dün bölgesel tehlikeler içeren asayiş sorunu iken bu gün terör eylemleri vasıtası ile tüm temel güvenlik alanlarını tahrip eder, yıkıcı ve bölücü projelerle ayrıştırarak birliğini, beraberliğini, bütünlüğünü, gücünü ve bekasını tehdit eder hale geldi.

İşte tam da burada bölücü faaliyetlerin yeni bir safhasının eşiğine getirildik. Yeni bir hata ile Kürt – Türk çatışmasının ortasında,kendimizi şaşkınlıkla nasıl oldu bu diye birbirimize sorar bulabiliriz.

Bölücü terörün kaynağı olarak Kürt kökenli vatandaşlarımızı görmek ve göstermek büyükyanılgı olur. Kürt meselesi kılıfında dünden bu güne yapılan silahlı teröreylemleri en fazla Kürt vatandaşlarımıza zarar verdi. Bu nedenle Köy Korucuları başta olmak üzere Kürt kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bu bayrağın altında bölücü teröre karşı direnmeyi ve mücadele etmeyi sürdürüyorlar.

Aynı şekilde bölge insanı; her türlü baskı ve tehide rağmen bölücü gayretlere pirim vermediler.Devletimize olan bağlılıklarını sadakatle sürdürüyorlar, topluca bir başkaldırının parçası olmuyorlar. Onlar, geçici çıkar müttefikleri ile gerçek ve kadim dostları arasındaki ayırımı doğru yapıyorlar.

İşte tam da bu aşamada güneydoğudaki, doğudaki, batıdaki kısaca yurdumuzun her tarafındaki Kürt kökenli vatandaşlarımızın da cesaretle bölücü teröre karşı duruşlarını ortaya koymaları, bunu ifade etmeleri ve seslerini yükseltmeleri çok değerli ve anlamlı olacaktır.

Can yakıcı hadiselere karşı ortaya çıkan toplumsal reaksiyonlarda, hedefini şaşan ve maksadını aşan tepkiler;bizleri tehlikeli sularda kıyıdan daha fazla uzaklaştırır. Oynanan oyun can havli ile artan tepkilerimizi birbirimize yönelttirmek sureti ile bizi yakın coğrafyalardaki kardeş kavgalarına ve iç karışıklıklara sürüklemektir. Tuzağa düşmemeliyiz.

Birkaç gün önce İzmir’de sadece Kürt oldukları gerekçesi ile işyerine saldırı girişiminde bulunulan ailenin,ertesi gün oğlunun şehit haberi geldi. Şehit Piyade Er Gökhan Çakır’ın Ailesi “Biz Kürdüz ama hain değiliz. Benim bir yeğenim de Dağlıca da asker. Benim soy ismimi taşıyan şu anda 7 tane daha askerim var” diye konuştu. Şimdi o Kürt ailenin işyerine saldırı girişiminde bulunanlar aynı ailenin şehit oğullarının cenazesine nasıl katılacaklar, nereye bakacaklar?

İnanıyoruz ki, devleti ve milleti ile Türkiye Cumhuriyeti bu sıkıntılı süreci de aşacaktır.Çünkü bu oyunu kurgulayanların ve uygulayanların karşısında Irak, Suriye, Güney Azerbaycan, Kafkasya, Orta Asya,Doğu Türkistan ve Balkanlar da dâhil tüm Türk dünyası ile bunlara liderlik yapan Büyük Türkiye var.

Bu vesile ile başta terörle mücadele uğruna canlarını feda eden tüm şehit asker, polis, köy korucusu ve sivil vatandaşlarını bir kez daha rahmet ve minnetle anıyorum.

Load More Related Articles
Load More By Fahrettin BEŞLİ
Load More In KÖŞE YAZILARI
Comments are closed.

Benzer Haberler

Bir Silkiniş Destanı KÖY ENSTİTÜLERİ-II

Neden Kuruldu? Köy Enstitüleri, yeni Türkiye Cumhuriyetinin; ihtiyacın ve çağın çok gerisi…