Home KÖŞE YAZILARI İlçe Festivalleri şölen mi, şenlik mi, panayır mı, toy mu?

İlçe Festivalleri şölen mi, şenlik mi, panayır mı, toy mu?

- Guncellenme Tarihi: 17 Haziran 2015 12:29
12 min read
İlçe Festivalleri şölen mi, şenlik mi, panayır mı, toy mu? için yorumlar kapalı
0

Hayat yalnızca bedeni ve zihni çalışmalardan ibaret olmadığından bütün insanlar yorgunluğunu giderici meşgalelere de ihtiyaç duyarlar. Dolayısı ile Türkler de dâhil herkes ve her kesim için eğlenmek ve dinlenmek de hayatın mütemmim bir cüzüdür.

Eğlenebilme özelliği kişiden kişiye, toplumdan topluma değişiklik gösterir. Bir milletin eğlenme yöntemi başka bir millet için sıkıcı olabilir. İnsan hayattan daha çok keyif alıp rahatlamak için eğlenir. Bireysel dinlenme ve eğlenme yöntemleri o kişilerin ilgi alanları ile kişisel zevkleri ile ilintili olarak sonsuz çeşitlilik gösterir. Ancak toplu yapılan aktivitelerle, organizasyonlarla ve faaliyetlerle gerçekleştirilen kalabalık eğlenceler birer sosyal aktivite mahiyeti kazanarak geleneklerin sürdürülmesine, inançların tazelenmesine, değer yargılarının kökleşmesine hizmet eder.

Ayrıca her eğlencenin toplumsal bir işlevi vardır. Mesela cirit gibi spor mahiyetli karşılaşmalar, devamlı savaşan bir yapıya sahip olan Türk insanının yeteneklerini koruyucu ve geliştirici rol oynardı. Böylece insanlar eğlenirken yeteneklerini geliştirirler, dönem gereği her zaman çıkması muhtemel savaşlara hazırlanırlardı. Osmanlı ordusu; bir dönem batılı gezginlere “cıva gibi akıcı ve yakıcı bir ordu” benzetmesi yaptıran hızlı hareket kabiliyetini kısmen bu oyunlara borçludur.

Bireysel uygulamalar ve toplumun tamamını ilgilendiren törenler, güç ve anlamlarını o toplumun tarihinden, mitolojisinden, yani toplum dinamiklerinden almaktadır.

Biz Türkler de dinlenmeye ve eğlenmeye vakit ayırmışız, bunu da bir disiplin çerçevesi içinde gerçekleştirmişiz. Dini ritüeller, bayram ve geleneksel kutlamalar, hıdrellez, nevruz gibi baharı karşılama etkinlikleri yanında muhtelif gerekçelerle şenlik, şölen, panayır, toy, hayır formunda toplu eğlenme programları yapagelmişiz.

Protokol için ayrı, halk için ayrı içeriklerle düzenlenen “şenlikler” içerik olarak zengin, eğlenceli ve renkli organizasyonlardır. Meddah, orta oyunu, hokkabazlık, kukla ve Karagöz Osmanlı Türk toplumumuzun Şenlik kapsamındaki seyirlik sanatlarını meydana getirirdi. Çeşitli halk hikâyelerinin dramatize edildiği seyirlik oyunlar daha çok kırlık kesimlerde yaygındı. Meddah, meydanlarda veya sohbet yerlerinde çeşitli taklitler yapar, ders alınacak hikâyeler anlatırdı. Yahudiler tarafından getirilen hokkabazlık XVI. yy’da yayılmıştır. XVIII yy’da eski Türk oyunu kukla da çok sevilmiştir.

Büyük Türk toplumlarında olduğu gibi Osmanlı Türk toplumunda da spor, savaşa hazırlanmak amacını taşırdı. Ata binmek, güreşmek, cirit oynamak gibi oyunların hepsi iyi savaşçı yetiştirilmesi ile ilgiliydi. Her çeşit yerleşme merkezinde ve konar-göçer toplumlarda ata binmek ve güreşmek en hararetle seyredilen yarışma sporları idi.

Osmanlı Türk sosyal yaşamının en önemli etkinliklerinin başında gelen şenliklere toplu yemek eklenirse bu defa eğlencenin adı “şölen”e dönüşürdü. Şenliğe katılan kalabalık için yemek, saray mutfağından meydanın ortasına getirilir, tulumbacılar kalabalığı sıraya sokar ve borular, davullar eşliğinde yemeğe başlanırdı.

Genelde şölen niteliğindeki yemeklerde; tavuk, ekşili tavuk, güvercin, piliç, ekşili piliç, börek, bohça (poğaça), tatamaç (mantı benzeri bir yemek), ıspanak böreği, çorba, katı çorbası, kefal çorbası, baklava, çeşitli dolmalar, kebaplar ekşi aşı, muhallebi, pilavtavuklu pilav, kıymalı- sade ve ballı börekler bulgur pilavı, zerde, yahni, paça, kabak reçeli (kabak tatlısı olabilir) aşure, turşu, çörek, gözleme, girde (açılmış yufka) nukul (bir çeşit tatlı), tarhana çorbası, simit, erişte ördek, kuzu kebabı, tavuklu börek, aşureçeşitli soğuk şerbet ve hoşaflar sofrada yer alırdı.

İlk çağlardan beri süregelen “Panayır” geleneği ise göçebelerin yetiştirdikleri hayvanları satmak için getirdikleri pazaryerlerinde oluşmuştur. Hayvanlarını satan göçebelere mal satmak isteyen esnafların kurdukları tezgâhların yanlarında falcılar, hokkabazlar, cambazlar, dansözlerin yer alması ile eğlenceli bir hal almıştır. Panayırlar bu günkü fuarlarında atası olarak kabul edilir.

Hepimizin hatırları içinde panayırlar birçok renkli özellikleri ile yer almıştır. Sihirbazlar, demir bükenler, silindir içinde motor sürenler, küçük hayvanat bahçesi, malzeme satanlar, tablacılar,(halkacılar) piyangocular, tombalacılar, kaleye şut çekenler, langırtçılar, falcılar, denizkızları tel cambazları jonklörler, trapezciler, dönme dolaplar, uçan sandalyeler, her biri eğlenceyi zenginleştiren detaylarını oluşturur.

Türk’ün Orta Asya’dan Anadolu’ya beraberinde getirdiği geleneklerinden biri de “toy”lar idi. Yazları Domaniç’te; kışları da Söğüt’te geçiren Ertuğrul Gazi Söğüt’e her dönüşte “kazasız belasız geri döndüğünden yüce Allaha şükranlarını sunmak üzere” toy yani şölen düzenlemiş, yardımseverliğini ve büyüklüğünü gösterircesine bütün oba beylerini, halkını ve dost tekfurları bu şölene davet etmiştir. Toy’a çağırılmamak gözden çıkartılmak, toy’a çağırıldığı halde katılmamak ise Bey’e isyan anlamına geliyordu. Toylarda o yılın ürün değerlendirilmesi, siyasi, kültürel ve sosyal ilişkilerin gözden geçirilmesi, barış veya savaş kararları alınırdı. Toy boyunca halka yemekler verilir, güreş, cirit gibi oyunlar oynanırdı. Ertuğrulgazi sağlığında başlayan bu gelenek O’nun vefatından sonra da bu güne kadar devam etmiştir. Bilecik tekfuru, Osmaneli tekfuru, Harmankaya tekfuru onun bu insancıllığından etkilenip Ertuğrulgazi ile iyi geçinen tekfurlardan bir kaçıdır.

Bir de bizlerin çok aşina oldukları daha mütevazı ve daha inanç temelli olan Köy Hayırları var. 2000’li yıllardan sonra imkânlar zorlanarak ve köylerde hane başına belli miktarda para toplanarak gerçekleştirilen köy hayırları hız kazanarak dalga dalga yayılarak bütün köylerde kabul görmüş ve gereklilik halini almıştır.

Paylaşma yardımlaşma duygularının ve dini inançlarının gereği olan hayır yapma duygu ve düşüncesi bu tür organizasyonlara katılımın gönüllü olmasında önemli bir tesire sahiptir.

 

Load More Related Articles
Load More By Fahrettin BEŞLİ
Load More In KÖŞE YAZILARI
Comments are closed.

Benzer Haberler

Bir Silkiniş Destanı KÖY ENSTİTÜLERİ-II

Neden Kuruldu? Köy Enstitüleri, yeni Türkiye Cumhuriyetinin; ihtiyacın ve çağın çok gerisi…