
Güven Kelimesinin TDK Sözlük Anlamı:
“Korku, Çekinme Ve Kuşku Duymadan İnanma Ve Bağlanma Duygusu, İtimat, Yüreklilik ve Cesaret” anlamına gelir.
Olağanüstü gündemlerden, olağanüstü günlerden geçiyoruz.
Atatürk’ün “Türk, Öğün, Çalış, Güven” vecizesiyle “Türk, önce aklını kullan ve düşün, sonra çalış, sonra da güven duy” demek istemiştir.
“Ne oluyor şimdi?”, “Biz ne yaşıyoruz?”
Yetkililere şu sorular sormak hakkımız:
► Tam yetkiyle yönettiğiniz ülkede, son seçimlerden birinci parti olarak çıkan Ana muhalefetin en büyük il örgütüne yapılan polis operasyonundan sonra neler hissettiniz?
Aynı şey sizin partinize yapılsaydı; tavrınız ne olurdu?
Hak, hukuk, adalet krizi yaşıyoruz.
Ama belki de daha da önemlisi, büyük bir “güven” krizi yaşıyoruz bu ülkede.
► Aldığın Diplomaya güveniyor musun? Eğitim sistemine güvenemiyorsun; çocuğun başladığı sistemle de müfredatla da mezun olamıyor.
► Sağlık sistemine güveniyor musun?
Yenidoğan, diyaliz, radyoloji, stent, hatta randevu… Gittiğin hastanede hangi çeteyle karşılaşacağın belli değil.
► Ekonomi yönetimine güveniyor musun?
Kurumların bağımsızlığına, açıklanan verilere, doların gerçek değerinde olduğuna bile inanmıyorsun.
► Aldığın yiyeceğe içinde ne var belli değil; güveniyor musun?
►Siyasete gelince işler daha da karışıyor.
Çünkü siyasete zaten hiç güvenemiyorsun…
Oy veriyorsun, zarfa koyuyorsun; aynı zarftaki dört pusuladan biri iptal ediliyor.
Oy veriyorsun, seçiyorsun; seçtiğin görevden alınıyor ya da yerine kayyum atanıyor.
Seçimin kendisi bile sorgulanıyor.
►İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya “Mahkeme kararlarını yok saymak hukuka meydan okumaktır. Hiç kimse kanunların üstünde değildir” diyor.
Ama aynı anda AYM kararları, AİHM kararları yok sayılabiliyor.
Hukukun güvenilirliği işte böyle aşınıyor.
‘Güven’ olmadan ne siyaset ayakta kalır, ne adalet, ne de ekmek.
Tam da bu yüzden Türkiye’nin en büyük meselesi artık güven krizidir.