
Ortalama iş bulan, 50-60 Bin TL alan bir Üniversite mezunu ‘GENÇ’ler, diğer tarafta 200 000 (iki yüz bin) TL alan bir vasıflı işçi var ülkemizde…
Bu yıl üniversite sınavlarına girenlerin sayısında gözle görülür bir azalma var.
Artık gençler üniversite okuyarak bir gelecek sahibi olacağına inanmıyor.
Neden inansın?
Eğitim sistemimiz yerlerde sürünüyor.
LGS sınavlarındaki iddialar Milli Eğitim Bakanı tarafından reddediliyor ve sınavların tekrarlanmayacağını söylüyor Sayın Bakan.
Her yıl Üniversite mezunların oluşturduğu ciddi bir işsizlik söz konusu.
İş bulan bazı Gençler de üç otuz paraya çalışıyor.
Hem zaten o kadar ter dökmeye ne gerek var diye düşünüyorlar, sahtesini alıp, işini götüren onca insan varken. Sosyal medya ‘parayla sahte diploma’ sıkanları ortalıkta dolaşırken…
Liyakatin rafa kalktığı yerde mutluluktan bahsedemeyiz.
Fırsat eşitliği yaratan cumhuriyet sistemi liyakat kuralı parçalanarak yok ediliyor.
Dayısı, amcası olmayanın işi zor.
Sanayi de çöküyor. Sanayideki istihdam azalıyor. Gençler daha çok kuryelik gibi işlere yöneliyor. Tabii Türkiye’de kaldılarsa.
Mühendisi, doktoru zaten konsoloslukları aşındırıyor.
Yurt dışında yaşamak kolay değil, tüm zorluğa göğüs gerip, gurbette çıkış arıyorlar.
Bunların başında eğitim sistemi geliyor. Aileler çocuklarını Türkiye’de okutmak istemiyor.
12-13 Milyon Genç nüfusumuz var.
Özellikle 18 yaş altı gençlerdeki suç işleme eğiliminin en fazla olduğu, 15-17 yaş arasındaki “çocuklar” için yeni düzenleme şart. Her ne kadar infaz yasasında cezasızlık algısının ortadan kaldırılması için birtakım çalışmalar yürütülmekte olsa da ceza adalet sistemi içerisinde özellikle mağdur ailelerinin hak arayışlarına etki edecek bir dizi düzenleme gerekiyor. Geleceğe güvenle bakan evlatlarımızın sokaklarda rahatça hareket edebilmesi, özgürce okula, çarşıya – pazara gidebilmesi için özellikle 15-17 arası suça sürüklenen çocuklarda yapılacak düzenlemeler ile yaşanabilecek mağduriyetlerin önüne hemen şimdi geçilmeli.
‘Ceza Kanununda Yeni Bir Düzenleme Şart!’ diye düşünenlerdenim.
Son zamanların en ağır ekonomi de zor günleri yaşamaktayız.
Sadece yüzde 20 iyi bir hayat yaşıyor.
Geri kalan yüzde 90’ın nasibine yokluk, yoksulluk, yoksunluk düşüyor.
Orta sınıf büyük şehirlerden kaçışın yollarını arıyor.
Çünkü o maaşlarla değil geçinmek artık kirayı bile ödemek mümkün değil.
Sisteme itiraz edecek olsalar hapsi boyluyorlar.
Orta sınıfın olmadığı yerde haliyle DEMOKRASİ’ de olmuyor.
Güven de çok azalmış durumda.
Ebeveynler, koluna çarptı diye çocuğunu öldürecek kriminal tiplerden korkar oldular, haklılar.
Emekliler, gençler, kadınlar… Kimse kendini güvende hissetmiyor.
Güzelim ülkemi, içten mi çürüyor?..
Doğuştan şiddete aşina bir milletiz miyiz?..
Ne de olsa “eti senin, kemiği benim” diyen bir kültürden geliyoruz.