Türk Dil Kurumuna göre ‘ANNE’:
– Çocuğu olan kadın, ana, valide, kocakarı, mader, nene, aba, yavrusu olan dişi anlamına gelir.
Yani en üst düzeyde ki bir devlet başkanı da, zamlar altında ezilmiş bir işçiyi de doğuran odur..
Her zaman, her yer de eli öpülesi manevi bir varlıktır. Hiçbir zaman etnik, ırk ve din veya giyim kuşamıyla ayrımı yapılmayan bir yüce kişiliktir.
Anne!” sözünü duyunca, aklımızdan çok kalbimiz çalışır.
Öyle ki, “Bana dünyayı tek kelime ile anlat” deseler, kesinlikle “Anne” derim.
Bizi dokuz ay karnında taşıyıp hayata armağan eden anneler toprak gibidir. Toprak gibi doğurur, toprak gibi koynunda büyütür…
Minerallerini, suyunu, kokusunu bize O verir. Köklerimiz derine, dallarımız yükseğe onunla gider.
Bebeklik, çocukluk, ergenlik ve gençlik öykümüzün en önemli karakteridir onlar.
Kimi zaman kahkahaların, kimi zaman kızgınlıkların, kimi zaman da gözyaşının içinde hep o vardır.
Anne demek teslim olmak demektir. İlk olarak ona güveniriz, ona bağlanırız. Onu gördüğümüz andan itibaren karnımızın doyacağını, altımızın temizleneceğini, bir yerimiz ağrısa hemen ilgilenileceğini hissederiz. Hayata ve insanlara karşı duyduğumuz güvenin perde arkasında annemiz vardır.
***
Çok yakın bir gelecekte sayın Erdoğan’ın siyasi bitişi kadınların elinden olacak!..
Her insanın, insanlık donanımın bir parçası ’DİLİ’ dir.
Sayın Erdoğan’ı dili ele verdi; “Başörtülü (türbanlı) hanımları konu mankeni” gibi gördüğünü 2021yılının ilk açıklamasını yaptı. Her insanın duygularını, düşüncesini, iradesini bazen istemeyerek de olsa açığa vuran sesli işaretler sistemidir. Bu yüzden “her insan dilinin altında gizlidir” denir.
Sayın Cumhurbaşkanın; başörtülü hanım, muhalefet partisi liderinin yanında duruyorsa; “başörtülü konu mankeni, başörtülü vitrin malzemesi, başörtülü siyasi göstermelik…” diye adlandırması veya dil sürçmesi değilse, sonunu hazırlama anlamına gelmesi midir?
Oysa sayın Erdoğan’ın partisinden ise; “başörtülü bacımız- başörtülü annemiz – başörtülü kızımız…” oluyor. Başörtülü hanım, muhalefet partisi liderinin yanında duruyorsa; “başörtülü konu mankeni, başörtülü vitrin malzemesi, başörtülü siyasi göstermelik…” diye adlandırıyor.
Dili, düşüncenin elbisesidir.
Tüm muhalefet, tek vücut isyan etti. Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal cevap verdi. Uysal da Erdoğan’a tepkisini şöyle ifade ediyordu:
“(…) Anlaşılan Sayın Erdoğan’ın zihninde makbul olan/makbul olmayan başörtülüler diye bir ayrım var. Makbul olmanın tek şartı Akp/Erdoğan’a itaat/sadakat!”
Milletvekili Sevgi Kılıç gibi, muhalefette siyaset yapan onlarca başörtülü kadına hangi hakla “vitrin süsü” diyebilirsiniz?
***
2021 Zamlarını izah edemiyor.
Saçları kapalı –açık olsun veya boyalı bütün kadınlar, yeni yılın ilk gününde “korona salgını belasından aileleriyle ve yakınlarıyla birlikte sağ olarak çıkabilmek için sayın Erdoğan iktidarından; nasıl bir aşı takvimi olacak onu beklemekte..
Çoğu ANNE; geçim derdinde.
Kocasına , oğluna, kızına İŞ beklemekte,
Yılın ilk gününde “çare çözüm duymak” isteyen kadınları başörtüsü üzerinden “mankenlik tartışmasına” çekmeye çalışmak ne demek?..
Her duygunun en safını, en içten olanını veren, karşılıksız seven, hep emek veren, en derin sevgiyi ondan öğrendiğim, 76 Yaşın da kaybettiğim ANNE’ min baş örtüsüne kimse karışmadı…
***
Sayın Erdoğan’ın iktidara gelişini, kadınlar hazırladı. Siyasi bitişi de kadınların elinden seçim sandığında olacak. .
Türkiye, sosyolojik olarak çok derin ve sessizce dipten dalga olmuş gelen bir kadın uyanışı hareketini yaşıyor.
Anılası; AN’NE demek canını feda etmek demektir. Tehlikedeyseniz iki kere bile düşünmez; kendini riske ilk o atar. Gözü karadır, kendinden daha büyük düşmanın bile üstüne yürür.
Annenizin ve babanızın ömrünü uzatmak istiyorsanız, yüzünüze ve göz bebeklerinize kalbinizden geçen sevgi ve gülümsemeyi kondurun ve onlarla öyle konuşun
