Home FOTO GALERİ II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER KONGRESİ

II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER KONGRESİ

- Guncellenme Tarihi: 4 Kasım 2017 15:07
27 min read
II. ULUSLARARASI SOSYAL BİLİMLER KONGRESİ için yorumlar kapalı
0

AKIL BİR GÜNEŞ GİBİDİR ÜZERİNE DOĞDUĞU ÜLKEYİ AYDINLATIR’

TEORİK ÇALIŞMA AKADEMİSYENLERİN PRATİK UYGULAMA SİYASİLERİN İŞİ

 

Ana başlığı ‘Quo Vadis Türkiye?’ (Türkiye nereye gidiyor?) olan II. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi; ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ ve TESAM öncülüğünde, 50’nin üzerinde akademisyenin katılımıyla, 12 ayrı oturum şeklinde, 5 ayrı salonda eş zamanlı sunumlar halinde, Bursa’da, Mete Cengiz Kültür Merkezi’nde gerçekleşti.

TESİAD, Büyükşehir, Osmangazi ve Nilüfer belediyeleri işbirliğiyle düzenlenen,  Medeniyetler düzeyinde ekonomik, siyasal, sosyal ve güvenlik boyutları ile Türkiye’nin geleceğitemasıyla gerçekleşen kongrede Türkiye’nin geleceği masaya yatırıldı.

KONGRENİN İKİ HEDEFİ

TESAM Başkanı İlyas Bozkurt, “Kongrede iki şeyi konuşmayı hedefliyoruz. İlk olarak, Medeniyetler planında İslam Medeniyeti içinde bulunduğu bunalımdan nasıl çıkarılabilir ve yeniden nasıl bir vizyon çizilebilir? Şayet mümkünse yeniden ihya edilecek olan bu medeniyetin temel referansları ne olmalıdır? Bu referanslar arasında Doğu ve Batı Medeniyetlerinin referans gücü ve etkisi ne olmalıdır?

İkinci olarak ise devletler planında Türkiye Cumhuriyeti’nin doğu, batı ve güney ekseninde tutumu ve alacağı pozisyon ne olmalıdır? Yani yoluna Batı Medeniyetiyle yani NATO’yla ve Avrupa Birliğiyle devam mı etmelidir; yoksa yönünü Doğuya dönerek Çin ve Rusya ile beraber mi hareket etmelidir? Yahut yönünü Güneye dönerek Arap Dünyasıyla birleşerek Orta Doğu eksenli yeni bir dünya gücü mü oluşturmalıdır?

Buradan muradımız günlük politikalar değildir. Tam tersine milletimizin ve devletimizin gelecek birkaç yüzyılını belirleyecek olduğumuz hakikatinden yola çıkarak geleceğin Türkiye’sinin, duruşunu ve yönünü tespit etmektir” dedi.

BOZKURT’TAN MAJÖR MEDENİYET YAKLAŞIMI

şunları anlattı: “Majör medeniyet kavramı diğer medeniyetler üzerinde baskın olan, lider ve güçlü medeniyet kavramını temsil eder. Bu bağlamda son 300 yıldır tüm dünyanın majör medeniyeti Batı Medeniyetidir. Bir yandan sömürgeci, acımasız, adaletsiz ve iki yüzlü Batı Medeniyeti tüm dünyayı sömürürken öte yandan da ilimde, bilimde, felsefede, sanatta, teknolojide ve daha bir çok alanda bütün dünyaya ilham kaynağı olmuştur. Bu bağlamda Batı Medeniyeti dünyanın belki en nefret edilen ve belki en çok hayran olunan medeniyeti olma başarısını göstermiştir. Halbuki Batı Medeniyetinin liderliği kapmasından önce uzun süren bir İslam Medeniyeti hakimiyeti vardır.”

‘AKIL TERK EDİLDİ, MEDENİYET ÇÖKTÜ’

Abbasilerle beraber başlayan ve Selçuklularla devam eden ve Osmanlı Devletiyle zirvesine ulaşan İslam Medeniyetinin bugünkü Batı medeniyetinin öncülüğünü yapmış olduğunu, dünya medeniyetlerinin temellerini attığını hatırlatan Başkan Bozkurt, “1250’lerden itibaren hem eğitim sisteminin bozulması hem de haçlı seferleri ve Moğol istilalarının etkisi ile maalesef bilimsel gelişme durmuş ve akıl rölantiye alınmıştır. 1500’lerden itibaren ise akıl tamamen devre dışı bırakılarak İslam medeniyetinin bugünkü hazin sonunu hazırlayan makus bir sürece girilmiştir.

 Son dört yüz yılda İslam Medeniyeti zirveden dibi boylarken, Avrupa Medeniyeti diplerden çıkarak zirvelere doğru yükselişe geçmiştir.” diye konuştu.

YENİ MEDENİYET TASAVVURU

BATI’YI SUÇLAMAYI BIRAKIP KENDİMİZE BAKMALIYIZ

Başkan Bozkurt sözlerine şu şekilde devam etti: “İslam Medeniyeti tarihinin orta çağını yaşamaktadır. Maalesef akıldan, bilimden, sanattan; insani değerlerden yani insan haklarından, hukuktan kopmuş, cehalet ve şiddete odaklı bir toplum haline gelmiştir.

Evet geçmişimize bakacağız. Ama geçmişimize bakarken objektif bakacağız. Hamasi yaklaşımlar bize hiçbir şey kazandırmaz. Tarihe bakarken başarıları göreceğiz. Ama geçmişteki hataları da fark edip ibret alacağız.

Burada Avrupa’yı,  Amerika’yı, İsrail’i, İngiltere’yi suçlamayı bırakıp kendimize bakmamız lazım. Avrupa, ABD Rusya için de, Çin için de planlar yapabilir. Bugün dünyanın herhangi bir yerindeki bir zulmün arkasında Batı’nın parmağı olabilir.  Batı herkes için planlar yapabilir. Ancak biz güçlü olursak, bu planlar boşa çıkacaktır.

TEORİK ÇALIŞMA AKADEMİSYENLERİN PRATİK UYGULAMA SİYASİLERİN İŞİ

‘AKIL BİR GÜNEŞ GİBİDİR,  ÜZERİNE DOĞDUĞU ÜLKEYİ AYDINLATIR’

Bugün yeniden bir medeniyet tasavvuru yapılmalı; ekonomik sisteminden, dini yapısına; milliyetçilik anlayışından, eğitim sistemine ve kurumlarına; sanattan, mimariye varıncaya kadar en ince detaylarına kadar yeniden planlanmalıdır. Bir medeniyetin yeniden ihyası ise teorik kurgulanması ve pratik uygulanması şeklinde iki boyutta olacaktır. Bize düşen kısmı bu işin teorik kısmına katkıda bulunmaktır. İkinci kısım ise siyasilerin ve devlet adamlarının işidir.”

Devlet yönetiminin akla, bilime ve bilim insanlarına gereken önemi göstermesi gerektiğini ifade eden TESİAD Genel Başkanı BOZKURTAkıl bir güneş gibidir,  üzerine doğduğu ülkeyi aydınlatır” şeklinde konuştu.

GÜÇLÜ DEVLET, GÜÇLÜ MİLLET

Kongre’de son olarak Türkiye’nin gelecekteki önemine değinen Bozkurt sözlerini şu şekilde noktaladı: “Türkiye Cumhuriyeti sadece Türklerin değil, tüm İslam dünyasının ümit ışığıdır. Güçlü bir Türkiye, güçlü bir Bosna Hersek demektir. Güçlü bir Türkiye güçlü bir Filistin demektir, Azerbaycan demektir. O yüzden güçlü devlet güçlü millet sloganıyla hareket ederek geleceğimizi kurgulamamız lazım. Bu çerçevede umuyorum ki bu kongrede çok önemli tartışmalar yaşanacak, önemli vizyonlar ortaya konacaktır.” ifadelerini kullandı.

TESAM Genel Koordinatörü Yıldırım DENİZ: “DÜŞÜNCE ZİNDE TUTULMALI”

‘HEM THINK-TANK, HEM ENSTİTÜ’

Organizasyonun açılışında konuşan bir diğer isim ise TESAM Genel Koordinatörü Yıldırım DENİZ idi. TESAM’ın kuruluşundan bu yana iki ana konu üzerinde çalışma yaptığına dikkat çeken Deniz “Bunlardan bir tanesi düşünce kuruluşu boyutu. Diğeri ise bunu besleyecek, zinde tutacak olan enstitü tarafı. Bu kapsamda bugün Türkiye’nin dört bir yanından gelen 60 hocamız Türkiye’nin gelecekteki konumu ne olmalı sorusuna kendi alanlarından bakış açıları getirecekler” ifadelerini kullandı.

 

 

  1. OTURUM

Prof. Dr. Mehmet YÜCE: “ÜMİTLİYİZ AMA ÇOK ÇALIŞMAMIZ GEREK”

Kongre’nin ilk oturumunda söz alan Uludağ Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet YÜCE ise Türkiye’nin durumunu değerlendirerek, “Bana göre önceden figür olan Türkiye etken olmaya çalışıyor. Kıbrıs’a çıkarma yaptığı için ağır ambargo uygulanan Türkiye, şimdilerde kendi silahını, İHA’sını, SİHA’sını üretiyor. Onun için ümitsiz değilim, ama çok çalışmamız gerekecek” diye konuştu.

Prof. Dr. Önder KUTLU: “BALKANLARIN BEKLENTİSİ VAR”

Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Önder KUTLU, Balkanlarda Türk Diasporası ve şehir diplomasisi konusunda yaptığı değerlendirmede, “Balkanların Türkiye’den çok beklentisi var. Balkanlarda yaşayan Türk ve Müslüman nüfusun yaşadıkları ülkeye tam olarak aidiyet hissi uyanmıyor. Zor durumda göç edebilecekleri bir anavatanları var. Anavatanla ilişkilerinde bir sıkıntı yok. Balkanlarda Müslüman nüfusun doğum oranı hızla artıyor. Türkiye’nin de Balkanlar üzerinde daha etkili politikalar geliştirmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Hasan KÖNİ: “TÜRK DÜNYASI UZAKLAŞMASIN”

Türkiye ile Türk Dünyası arasındaki sosyo – ekonomik ilişkilerin seyri üzerine bir değerlendirme yapan Prof. Dr. Hasan KÖNİ, “Eğitim alanında Orta Asya’ya en çok yatırımı Türkiye yaptı. Sosyal alanda da yardımlar yapıldı. Yardımlar stratejik plan

çerçevesinde yapılmadığı için çok ses getirmedi. Ve stratejik ortaklık da kuramadık. Çünkü Rusya o bölgede hala etkili. Güvenlik zafiyetleri var o bölgede. Türkiye bu alanda işbirliği yapabilir. Bankacılık, eğitim, fikri alanlarda adımlar atılabilir. Yoksa Türk Dünyası bizden uzaklaş”abilir” diye konuştu.

Prof. Dr. Tayyar ARI: “HEM İŞBİRLİĞİ, HEM REKABET”

Ortadoğu’da istikrar arayışları ve Türkiye’nin rolü konusunda konuşan Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tayyar ARI, “Artık iktisaden, siyaseten, teknolojik alt yapı olarak daha güçlü bir Türkiye var. Deneyimli siyasetçilere, idarecilere ihtiyaç var. Bölgesel konjonktüre baktığımızda çalkantılı bir dönemden geçiyoruz. Hem AB üyesi olma yolunda hem de NATO üyesi olarak dikkatli bir politika izlememiz gerekiyor. Rusya’yla büyük bir ticaret ve çok boyutlu bir ilişkimiz var. Orta Asya’da Rusya’yla hem rekabet hem de işbirliği içindeyiz” dedi.

  1. OTURUM: “Türkiye’nin Geleceğinde Din’in yeri”

Prof. Dr. Hasan ONAT: “MATURİDİ DÜŞÜNCE VURGUSU”

Türkiye’nin Geleceğinde Din’in yeri temalı Kongrenin 2. oturumunda konuşan Prof. Dr. Hasan ONAT,Medeniyet  Bağlamında Güvenilir Bilginin Önemi Ve Maturidi Düşünce’ konusunu ele aldı. Bu tebliğin iki temel tezi olduğunu belirten Onat, “Birincisi: İnsanlığın yeni bir medeniyete ihtiyacı vardır. İkincisi: Yeni medeniyet, İslam’ın kurucu ilkelerinden ve kök değerlerinden hareketle Müslümanların eseri olabilir. Bunun için de, öncelikle Müslümanların Kur’an’ın kurucu ilkelerini ve Hz. Peygamber’in örnekliğini esas alarak yeni bir anlayış geliştirmeleri gerekmektedir. Bu doğrultuda İmam Azam Ebu Hanife’nin, İmam Maturidi’nin ve onların temsilcisi oldukları akılcı “Ehlü’r-Rey” ekolünün katkısı, tahminlerden daha ileri düzeydedir” diye konuştu.

Prof. Dr. Ramazan ALTINTAŞ: “MEDENİYETLER ARASI İTTİFAK”

2. Oturumda ‘Medeniyetler Arası İttifak Mı Çatışma Mı?’ konusunu ele alan Prof. Dr. Ramazan ALTINTAŞ, “Yaşadığımız yüzyılda, doğrudan medeniyetler arasında değil ama medeniyetler üzerinden yürütülmeye çalışılan bir çatışmadan söz edebiliriz. İslam coğrafyalarında sömürgeci güçlerin bize dayattığı ‘çatışma’ temelli fikri ve kültürel yapıya nasıl direneceğiz? Bunun yolu ve yordamı, Batı

düşünce yapısını iyi kavramak, Batı’nın zaaf noktalarını deşifre etmek ve alternatif projeler ortaya koymaktır. Eğer biz, düşünce planında Batı’nın açmazlarını ortaya çıkarabilirsek sadece İslam dünyasında değil, Batı toplumlarının merkezinde de adalet ve hakkaniyete dayalı söylem, anlamlar haritasını değiştirecektir” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. İhsan TOKER: “İLAHİYAT VE CEMAAT ARASINDA DİN SORUNU”

Prof. Dr. İhsan TOKER ise ‘İlahiyat Ve Cemaat Arasında Türkiye’de Din Sorunu’na değinerek, “Bu çalışmada Türkiye’de temel iki kategori üzerinden din sorunu ele alınmaktadır. Bunların birincisi İlahiyat kategorisidir. İlahiyat Türkiye Cumhuriyeti’nde özel bir öneme sahip olagelmiştir. Ulus-devlet politikaları ile uyumlu çalışan ilahiyat aktörleri toplumda önemli bir rol oynaya gelmişlerdir. İkinci kategori olan cemaatler de Cumhuriyet’in erken yıllarından itibaren toplumsal roller ifa etmişlerdir. Çalışma bu temeldeki iki aktörler kategorisini günümüzdeki şartların ortaya koyduğu sonuçlar bağlamında yorumlama çabasına girişmektedir” dedi.

Prof. Dr. İlyas TOPSAKAL: “RUSYA İSLAMI”

Prof. Dr. İlyas TOPSAKAL ise ‘Rusya İslamı Ve Geleceği’ konusunu ele aldığı konuşmasında ‘Rusya İslamı’ kavramının bu çalışmayla ortaya atıldığını belirterek, “Rus coğrafyasında İslam olana Türk denmesi geleneksel bir tavırdır ve çok eski devirlerden beri Müslümana Türk demek öğrenilmiş bir davranıştır. Dolayısıyla Rusya’daki Müslümanlar da aslında Rus zihninin derinliğinde Türk olarak kabul görür ve ona göre bu bütünlüğü bozmanın yegâne vasıtası farklılarla ifade edilen dil, mezhep ve folklorik farklı davranışlarıdır. Dil, mezhep, inanç vs. bütün farklılar kimliğe kavuşmanın ana nüvesini oluşturur. Ancak bu parçalanmış yapı içinde Rusya’daki İslam hem Rus Çarlığı hem de günümüzde diğer devlet ve bölgelerdeki İslam’dan elbette farklıdır ve bu farkı anlatabilmek için ‘Rusya İslamı’ kavramı bence zaruridir” diye konuştu.

III. OTURUM: “Türkiye – Avrasya ilişkilerinin Geleceği”

Prof. Dr. Yelda DEMİRAĞ: “TÜRK-RUS KRİZİ”

Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi’nin 3. Oturumunda Türkiye – Rusya ilişkilerinde gelinen noktayı değerlendiren Prof. Dr. Yelda DEMİRAĞ, Türkiye-Rusya arasında yaşanan uçak krizinin aradan yaklaşık 7 ay geçtikten sonra kademeli bir şekilde

normalleşme sürecine girdiğini ancak, halen ikili ilişkilerde özellikle bölgesel konularda sorun teşkil eden başlıkların bulunduğunu belirtti.

Prof. Dr. Barış ÖZDAL: “TRANSKAFKASYA’DA GÜÇ MÜCADELESİ”

Azerbaycan ve Ermenistan arasında Nisan 2016’da yaşanan ve literatürde ‘4 Gün Savaşları’ olarak adlandırılması genel kabul gören çatışmaların Transkafkasya’daki güç mücadelesini farklı bir boyuta taşındığını aktaran Prof. Dr. Barış ÖZDAL, Türkiye ve Rusya Federasyonu olmak üzere tarafların tutum ve tezlerindeki değişimi analiz etti.

ÇİN’İN LİDERLİĞİNDE YENİ DÖNEM

Çin’in etkisinde yeni bir dönemin başladığını ve Türk-Çin İlişkilerine değinen Doç. Dr. Kutay KARACA Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı XiJin Ping’in Deng Xio Ping’den sonra Çin Komünist  Partisinin başına gelmiş en güçlü lider olduğunu belirterek, Xi’nin liderliğinde Çin’in küresel güç olma hedefinin bulunduğunu belirtti. Karaca, Çin’in 2035’e kadar modern bir sosyalist devlet yaratma hedefi koymasının ve bu hedefte başarı sağlamasının diğer ülkelere Çin tarzı bir yönetimi cazip hale getirebileceğini vurgulayarak, “Bu politikalar içerisinde Çin, Türkiye’yi nasıl görüyor ve nereye koyuyor sorusu önem kazanmaktadır” dedi.

Load More Related Articles
Load More By admin
Load More In FOTO GALERİ
Comments are closed.

Benzer Haberler

Yazar Özlüoğlu: Edebiyat, Unutulanları Yaşanır Kılıyor

Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği Edebi Kazılar söyleşilerinin yeni dönemdeki ilk konuğu …