
Bu cümleyi günümüzde söyleyenler çoğaldı.
Rahmetli Adnan Şenses; aşk için söylemişti:
Baharı beklerken ömrüm kış oldu
Gözümde her zaman biraz yaş oldu
Baharı beklerken ömrüm kış oldu
Gözümde her zaman biraz yaş oldu
En güzel duygular bana düş oldu.
Yorgunum dostlarım, yorgunum artık of
Vefasız yıllara dargınım artık
Yorgunum dostlarım, yorgunum artık
Vefasız yıllara dargınım artık

Günümüzde yaşanan ekonomik koşulları iliğine kadar yaşayan; işsiz, dar gelirli, asgari ücretli, emekliler de bu dizeleri söylemeye başladı…
Dışarıda bir kahve içmenin bile bedeli epey ağır artık. Ailece bir sinemaya gitmek örneğin, bütçemizi epey zorlayan bir durum.
Hele bir de yemek işine girerseniz o ayı tamamlamanız mümkün değil. Bu sadece yoksulluk sınırının altında yaşayanlar için değil, beyaz yakalılar için de öyle.
Ulaşımı, yemeği, içeceğiyle sosyalleşmek artık son derece lüks.
Peki insanlar neden yoruldu?
Hepimizin türlü dertleri var. Geçim, güvencesizlik, “Ne olacak bu memleketin hali?’ kaygılarımız, çıkar yüklü ilişkiler, kimsenin birbirine güvenmemesi, bencilleşen benliklerimiz.
Buna ekleri saymakla bitmez:
İş yerlerimizde çok yoruluyoruz. (Mobbing v.bz.)
Trafikte çok yoruluyoruz. (Korna çaldı diye sinirlenen bir adamın belindeki silahına davranmasından korkuyoruz.)
Ayın sonunu getirirken çok yoruluyoruz. Yarın kaygısı içimizi kemiriyor.
Dışarı çıkınca birçok uyaran var.( İyi bir kıyafet, güzel bir yemek mesela.)
♥ Paylaştıkça azalan dertlerimizi anımsayan kaldı mı?
♥ İnsanın insana ilaç olduğu günleri hatırlayan var mı?
♥ Ah nerede o kahkaha attığımız günler diye hayıflanan var mı?
♥ Karşımızdaki insan mı, kırılır mı diye düşünen kaldı mı?
♥ Kaçımız bir kalp kırdığında pişman oluyor artık? “Özür dilerim” diyebiliyor muyuz?
NEDEN?
Çünkü; Günümüz Türk ekonomisinin enflasyon nedeniyle yaşadığı ciddi hastalığını hepimiz yaşıyoruz… İçimizdeki; virüs mü? Mikrop mu?
Uzmanlar: Ne olduğunu bilseler bile, ekonomiyi tedavi etmekte zorlanıyor…
Ekonominin temel derdi; yüksek yakıcı enflasyonu doğuran yapışkan krizlerin her dört beş yılda bir tekrarlanmasının kök sebebi; üretilen döviz (ihracat) çok az fakat tüketilen döviz (ithalat) çok fazla, fark hiç kapanmıyor.
Türkiye her yıl artan oranda dış sermayeye soyuluyor tespitini yapanlar çoğunlukta…
Uzmanlara göre: 2026 Enflasyonunun yüzde 25’in altına inmesi çok zor, hâlâ söyledikleri “2027’de tek hane” olması ‘hayal’ gibi görünüyor.
Yorgunum dostlarım, yorgunum artık!
