
Yeni Türkiye’nin en önemli gündemi: İhmal.
Hepimizin ortak acısı bu.
Son yıllara, yaşanmış ‘İHMALLERE’ şöyle bir bakalım:
► Soma maden faciasının külü soğudu mu?
► Çorlu tren faciasının acısı dindi mi?
► 6 Şubat depremlerde kaybettiklerimiz.
► Kartal Kaya yangınının ateşi söndü mü?
► Kuzey Irak’ta mağarada metandan boğulan 12 asker…
► Eskişehir’de orman yangınında alevlere teslim olan 10 kahraman…
Bu liste uzayıp gidiyor ama değişmeyen tek gerçek var:
Hepsi önlenebilirdi.
Her seferinde aynı cümleleri duymadık mı?
“Kader” diyerek kapatılan dosyalar, “teknik eksiklik” denerek geçiştirilen hayatlar…
Bu ülkenin en büyük trajedisi sadece acıların yaşanması değil, acılardan hiçbir ders çıkarılmaması değil mi?
Sizce; ölmek, en kolay bir ülkede mi yaşıyoruz?..
Yaşamak lüks, hayatta kalmak bir başarı hikayesi mi?..
Şehitlerin anısına en büyük saygı, sormak, sorgulamaktır.
Çünkü bedeli ödenmeyen her ihmal, yeni bir ölümün davetiyesidir.
Bir sonraki “hashtag” (etiket) olmamak için…
Bir sonraki fotoğraf kadrajında (çerçevede) olmamak için…
Ama şu açık: Ortada bir ihmal var.
Ve eğer bu ihmal bu canları aldıysa, bunun adı şehadet değil, resmen cinayettir.
Sorumlular gerçekten hesap verecek mi?
Cevabını hepimiz biliyoruz, değil mi?
Her felakette ilk işimiz ‘DUA’ etmek.
Ama bilinsin ki; bu ülkenin insanı devletten dua değil, çözüm bekliyor.
Dua etmek bizim işimiz.
Uçak almak, teşkilatı güçlendirmek, yangına bilimin ve teknolojinin gerektirdiği şekilde müdahale etmek sizin işiniz.
Yüreğimiz elimizde, bir güzel habere muhtacız.
Herkes işini yapsa, bizim dualar zaten kabul olacak…
Halk dua eder, devlet çözüm bulur.
Görev dağılımı budur.
Çünkü dua eksikleri kapatmaz, öngörülen ve önlenebilen tedbirler kapatır.