
Karpuz gibi ikiye bölünen bir ülke düşünün:
İki farklı seçmen oluşmuş.
1.Seçmen:
→Hayatını; yemek, içmek, üreme ve çoğalma olarak kabul ediyor…
Nefes almayı, yaşamak zannediyor…
Hatta kıt kanaat geçinebiliyor…
2.Seçmen:
→Yaşamayı, öğrenmeyi, öğretmeyi, üretmeyi ve hatta sanat başta olmak üzere yaşatmayı seven seçmen.
Her kesimin bir yaşam şekli var. Bu tür seçmenleri eleştirmek:
Ayıp da değil…
Suç da değil…
Saygısızlık da değil…
Ama
Her İKİ seçmeni de; Liyakatsiz politikacılar tarafından karpuz gibi ikiye bölmek,
‘Utanmazlık!’ değil mi?
Nazım’ın dediği:
“Sen elmayı seviyorsun diye elma da seni sevecek değildir…”.
Sevmek ve sevilmek toplumun yaşam şeklidir.
Sen; çiçeği seversin.
Ben; böceği.
Sen; denizi seversin.
Ben; dağı, ormanı ve toprağı.
Sen; elmayı seversin.
Ben; kirazı…
Sadece insan: Kendisinden başka bir varlığı sevebilir…
Bu ülkede; Pasaport, bir devletin saygınlığıdır.
Sanatçı Volkan Konak’ın Almanya vizesi iki kez ret almış…
“Türkiye’ye giriş yapan, sayısı belli olmayan ne olduğu belirsiz kişilere vatandaşlık verildiğinden, artık Avrupa’ya bile vize alamıyoruz…” demiş.
Bir ülkenin pasaportu, parası helvacı kağıdından farksız ise:
O ülkenin uluslararasında saygınlığı:
“Sıfırlanmış” demektir…
Nedir bu ‘KOLTUK’ sevdası:
‘Utanmazlık!’ değil de , NEDİR?..