Home GÜNCEL “TÜRKİYE 1 KASIM’DA İSTİKRAR SÜRSÜN DİYECEK”

“TÜRKİYE 1 KASIM’DA İSTİKRAR SÜRSÜN DİYECEK”

- Guncellenme Tarihi: 15 Eylül 2015 12:47
49 min read
“TÜRKİYE 1 KASIM’DA İSTİKRAR SÜRSÜN DİYECEK” için yorumlar kapalı
0

Bursa’nın tanınmış iş adamlarından, Ak Partinin 26. Dönem Milletvekili aday adayı Selim Yedikardeş’le Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu konuştuk. Süreci, siyaset ve ekonomi açısından değerlendiren Yedikardeş, seçimlerden bugüne kadar geçen zamanla ilgili görüşlerini aktardı.

Yedikardeş’in sorularımıza verdiği çarpıcı yanıtları soluksuz okuyacaksınız…

7 Haziran seçimlerinde listeye girememenize rağmen 1 Kasım seçimlerinde tekrar aday adayı oldunuz, neden?

7 Haziran’da neden aday adayı oldunuz soru ile bugün neden aday adayı oldunuz sorusu arasında fark var. 1 Kasım seçimleri için bunun tekrar aday olma ihtiyacını şu yüzden duydum çünkü bu bir seçim tekrar, bu yeni seçim.  O zaman 7 Nisan’da aday adaylığı için başvuruda bulunan arkadaşlarımızın aslında tekrar aday adayı olması lazım.  Biz 1 Kasımda yapılacak seçimlerde AK Parti’ye olan desteğimizi göstermek için, istikrarı arzu ettiğimiz için, güven barışı temsil eden parti olduğunu tekrardan yerleştirebilmek için, iş dünyasındaki 2023 vizyonunu tekrardan hayata geçirilmesi için aday oldum.  Bazı şeylerde toplum dinamikleri içerisindeki insanlarla bir ve beraber hareket etmeyi geçmişte becerebildiğim ve bunu AK Parti’ye yansıtmayı dava edindiğim için  tekrardan aday adayı oldum.  Başka arkadaşlarımız tekrardan aday adayı olmamış olabilir, durumları müsait olmamış olabilir. Rabbim inşallah hakkımızda hayırlısını nasip eder. Ben AK Parti’nin en zorlu gününde omuz vermek için, desteğimizi sürdürmek için tekrardan aday adayı oldum.

7 Haziran seçimleri sonrası Türkiye’de yaşanan gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

7 haziran seçimleri benim için hüsran oldu. Hem de siyasi açıdan hem de iş dünyası açısından. Başta Bursa’da seçilen 9 arkadaşınızla ilgili bilgisi, becerisi, tecrübesi, sadakati ile ilgili benim söyleyeceğim herhangi bir şey yok, ama halkın hoşgörüsüne, halkın sağduyusuna halkın fikirlerine saygı duyulmayacağı zaman alacağın cevabın net neticesi 7 Haziran seçimleri olmuştur. Seçim öncesi BUTTİM’de ve Atatürk Kongre Merkezi’nde hem teşkilata yönelik, hem de sivil toplum örgütlerine yönelik 2 temayül yoklaması yapıldı. Doğrudur, başvuru yapan bütün arkadaşları alma şansınız olmayabilir, tamamını yüzde yüz aday zaten yapamazsınız ama en az ilk 3′ lerde olan kişileri listeye koysaydınız. Mesela Cumhuriyet Halk Partisi enteresan bir şekilde gerçekten teşkilatının vermiş olduğu karara birebir uygulama ile sahip çıktı. Demek ki Ak Parti’nin belli şeylerde daha hala adaylardan endişesi var, demek ki aday adaylarımız içerisinde de sıkıntılı olan arkadaşlarımız var. Şimdi tabii 235 arkadaşımızı incelemek lazım, içerisindekilerin tamamı milletvekilliğine aday mıydı, bazıları münafıklardan mı oluşuyordu, bazıları şube müdürüydü de genel müdürlük mü bekliyordu veya milletvekili olamayacağını bile bile partiye destek amacıyla mı aday oldular veya gerçekten hizmet etmek adına mı aday oldular. Bunun yanında Ak Parti bir hasret partisidir, aslında bir dava partisidir, adaleti, şeffaflığı, sadakati, Müslümanlığı, Türklüğü kapsayan geniş bir davadır bu. Sadece bir parti olarak görmemek lazım, büyük bir camia olduk aslında, güzel kenetlendik. Bazı vatandaşlarımızın kafasını karıştırdılar. 17- 25 Aralık süreçleri yaşandı. İşte bunu yapanları görüyorsunuz, ülkeyi terk ettiler. Bana göre kaçtıkları ülkeler bunların yaptıkları hareketlerin göstergesidir veya biz öyle zannediyoruz. Şimdi olayları tek taraflı incelediğiniz zaman ben şaşırıyorum yani bir Zekeriya Öz var, temiz eller savcısı(!) italya’da bir Di Pietro vardı, onun gibi. Her şeyin üzerine git diye talimat veren Tayyip Erdoğan hatta kendi özel zırhlı arabasını verip, korumalarını tahsis eden… Ve Zekeriya Öz bütün bunlara rağmen bir hançer vurdu. Bakın, bu olay sadece Ak Parti’ye yapılmadı. Türkiye Cumhuriyetinin tüm kamu kurumlarına yapıldı. Maalesef bu ülkede, ülkenin mülki amirlikleri içerisinde paralel yapıya birebir destek vermek için okulundan, hastanesinden para toplayıp destek verenleri biz unutmadık, çok enteresan bir travma yaşıyoruz. Bu olayların bu neticeye varmış olması  çok uzak bir tarih değil 4 yıllık bir olay içerisinde, bir anda bütün her şey patladı. Allah’ın ayeti, peygamberin sünneti haricinde cemaatlerin Allah yolunda verdikleri haricinde siyasete ve devlet işlerine bulaşmaları çok sakıncalıydı. Ve bu işi paralel yapı maalesef Müslümanlara düşman olanlarla birlikte ortaklaşa yaptı.

Bu söylediklerinizden laikliği desteklediğiniz mi anlaşılmalı?

Türkiye’de laiklik yanlış anlaşıldı, Türkiye’de laiklik ateistliktir, bu yanlış, önemli olan adalettir. İmam Hatip Lisesi mezunuyum ben şeriat istiyorum. Kesin bakalım hırsızlık yapanın elini bir daha yapacak mı, kadına, çocuğa şiddet uygulayanlara verin cezasını bir daha yapacak mı, bundan 7- 8 ay önce mecliste çıkardığımız terör yasası var. Uygulamaya yeni girdi. Polise vur emri verilmeli,  görevini yapan polise Molotof mı atıyorsun, zırhlı aracına taş mı atıyorsun, kopart bakayım o parmakları bir daha yapabiliyor mu? Vatandaş onu bekliyor ya devlet kırar ya da vatandaş kırmasını bilir. Şu anda sabırla bekliyoruz. Türkiye’yi iç savaşın eşiğine getirmek isteyenler var, bence devlet bazlarının deşifre olması için sabırla bir süreç yönetiyor. 7 Haziran sonrası yaklaşık 100′ e yakın şehit verdik ve daha da vahim olanı terörist şehre indi. Neden şehre indi, ben bunu açıkça söyleyeyim, şu anda vurulanların yani şehit olanların çoğu polis, asker değil o yüzden dikkatli bir durumdayız.  “Şu anda halkı galeyana getirmemek lazım, devlet bu işi en iyi şekilde halleder” mantığını iyi bir şekilde ortaya koymak lazım. Geçen gün Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Burhan Kuzu da ifade etti; çözüm süreci ile bazı şeyler hallolsun diye bir çok şeyi görmezden geldik, hata ettik. Bence bu acı bir itiraf yani şunu söylemek gerekirse terörist hiçbir zaman iyi niyeti olmaz, teröristten insanlık beklemek, haysiyetsiz bir kişiden namuslu olmayı beklemektir, bekleyemezsiniz. Günümüz siyasetine baktığınızda erken seçim var, erken seçimin olmasıyla istikrarın geleceğine dair umudum var. 7 Haziran öncesi malesef bütün siyasi parti liderleri birbirine hakaret derecesine varıncaya kadar sözler sarfettiler. Gün geldi, seçim bitti, koalisyon sonucu çıktı ortaya ama söylenen sözler hala insanların belleklerinde. Milletin de bir beklentisi var tabii, 2015 yılına kadar bir istikrarlı bir şekilde yönetildi bu ülke, içerisinde yanlışları var mı, eksikleri var mı, eksik olmadan olmaz. Dünya’da eksiksiz bir devlet gösterin bana. Halkın beklentisi şu; Türkiye hakikaten gelişti, Türkiye çok ciddi ve çok ileri görüşle hareket etti. Bugün komşularıyla ilişkileri sorgulanabilir bir Türkiye’den söz sahibi bir Türkiye konumuna geldi. Size kısa bir şey anlatmak istiyorum; Balkanları söylememe gerek yok, Balkanlar’da Bulgaristan’da, Kosova’da, Makedonya’da, Karabağ’da, Bosna Hersek’de, Arnavutluk’da bir Recep Tayyip Erdoğan sevdası var, bir Türkiye hasreti, bir Recep Tayyip Erdoğan hasreti var. Türkiye bir kabuk değiştiriyor, bir vizyon değiştiriyor ve her kim ne kabul ediyorsa etsin Tayyip Erdoğan şu anda Ortadoğu’nun abisi konumunda, kişiye has özelliklerinden,  hassasiyetlerinden dolayı, karakteriyle, üslubuyla, duruşuyla, her yönüyle abisi durumunda. Şimdi bundan memnun olmayanlar, kirli paradan, kirli siyasetten medet umanlardır. Çünkü ortalık karışık olacak ki bazı şeyler yok olacak, onlar da bunun ticaretini yapacaklar. Bunlar kara siyasetten, kara paradan beslendiler. Geçmişte de bu böyleydi şimdi de bu böyle. Ben 80 yılları hatırladığımda bir paket şekerin, çayın adamına göre satıldığını gördüm. Temel ihtiyaçlar karaborsaya düştü ve yarım misli fiyatına satıldı. Şimdi Güneydoğu’da yol yapmışsınız, her ile havaalanı yapmışsınız, her ilin şehir hastanelerini yapmışsınız, sağlıkta reform yapmışsınız, çalışma bakanlığı iş hayatında yeni iyileştirmeler yapmış, susuz köy kalmamış. Yakın bir zamana kadar Bursa’nın bile susuz köyü vardı, toprak yollarımız vardı. Bırakın bölünmüş şehirler arası yolları falan şu anda köy yolları asfaltlanıyor şaka gibi, yani susuz, yolsuz köylerden asfaltlı yollara sahip köylere geldik.  Belediye, tarladan çıkan traktörün yolu kirletip kirletmediğini denetleyebilecek durma geldi. Peki bütün bunlar yeterli midir, hayır değildir, insan hep daha fazlasını istiyor, insanoğlu doyumsuzdur. Fakat devlet kademesinde devleti yönetmek için adam bulabiliyor musunuz? Yani bütün mesele bu, biz 12 senedir iktidarda olduğundan beri 3 dönem seçim yapıldı, sadece 1650 adet milletvekili seçildi, 450 tanesi sabit kalmışsa bile geri kalanı sürekli değişti. Bütün bunlar yaşanırken Türkiye sanayi alanında da gelişti. Türkiye’nin sanayide teknolojik olarak bulunduğu yeri iyi algılamak lazım. Türkiye’nin yakalamış olduğu teknoloji, şu anda birebir İtalya ile,  İspanya ile,  Almanya ile, İsviçre ile Amerika ile Çin ile rekabet edebilir durumda. İş dünyası dünyada kaliteli, nitelikli mal satan ülkeler arasında yer aldı. Türk malı etiketi dünyada hiçbir zaman kalitesiz değildir.  1 liraya satılan Türk malını hiç bir yerde göremezsiniz. Türk malı dünya’da Alman malı ile İtalyan malı ile İspanyollarla rekabet edebilir durumda.

Selim Bey 1 Kasım’daki seçimle ilgili öngörünüz nedir?

Başkanlık sistemine geçiyoruz hazırlıklı olun.  İki parti meclise girebilir ve iki parti de baraj altında kalabilir.

AK Parti ile CHP meclise girecek, HDP ile MHP barajın altında mı kalacak?

Yani her iki partinin de yapmış oldukları, izlemiş oldukları siyaset vatandaşı tatmin etmiyor. Partiler duruşlarını bozduğu zaman seçmen çok güzel bir ders veriyor. Şu anda MHP seçmeninin beklentisini karşılayamadı, karşılayamıyor. AK Parti tabanı MHP’yi koalisyon için uygun gördü, iş dünyası ve yabancı sermaye de CHP ile yapmayı uygun bulmuştur. MHP çıkıp deseydi; Türkiye’nin istikrarı için, Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü için sadece İçişleri bakanlığını talep etseydi, koalisyon kurulurdu.  Daha seçim akşamı vermiş olduğu demeçle hiç bir anlaşmaya yatkın olmadıklarını gösterdiler. AK Parti ciddi anlamda reformlar yapmıştır. Ülkeyi yönetirken bazen duygusal yaklaşımlardan dolayı aldatıldığı konular olduğunu teyit ediyorum. Çözüm süreci boyunca Habur Sınır Kapısı’ndan elini kolunu sallayarak içeri girenleri hazmedemedik. Çözüm süreci boyunca Kürt halkına yönelik adımlar atıldı, teröristlere değil, hiç kimsenin şahsına yönelik bu haklar verilmedi.  Ama bunlar bazı gruplar tarafından suiistimal edildi. HDP bu dönemde Kürt halkını temsil ediyorum, Türkiye partisiyim diyerek ortaya çıktı ama 8 Haziran’da başta genel başkanları olmak üzere salyalarını saça saça demeçler verdiler. Maskeleri düştü, şu anda da nasıl bir kaos çıkarırız da seçimleri iptal ettiririz telaşı içindeler.  Ne yaparlarsa yapsınlar halkın belleklerindeki şehitleri silemeyecekler. Buradaki plan şuydu; Seçim 2016 yılına bırakılsaydı, yani Mayıs, Haziran ayına kalsaydı işleri kolaylaşacaktı. Çünkü terör coğrafi şartlardan dolayı uyuma moduna girer. Yaşananlar unutulur ama şimdi her şey çok diri, acıların üzerinden zaman geçmedi. Şu an bu saldırıları kesmiyorlar, çünkü iptal edilir diye umutları var. Seçimlerin iptali demek, onların ipiyle kuyuya inmek demek. Ama bunlara fırsat vermemek adına bu sene bu iş bitmeli. Sandıktan tek parti çıkmamasının sonuçlarıdır bunlar.  Türkiye’nin her anlamda istikrara kavuşması için bir an önce yolunu çizmesi gerekir.

Peki İran’daki ambargonun kalkması Türkiye’nin ticaretini nasıl etkiler?

Şöyle bir durum var: Türkiye’nin en büyük pazarlarından bir tanesi Rusya, bir tanesi de İran’dır.  Türkiye, İran’la bir şekilde ticaret içerisindeydi. Ben; Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslara gittiğimde özellikle süpermarkete giderek raflara bakıyorum. Halkın sosyal yaşamın yaşam kalitesini öğrenmek için süper markete giderek orda alışveriş yapıyorum, özellikle raflarda hangi ürünler satıldığını dikkat ederim. Bizim ürettiğimiz malları gördüğüm zamanda keyfim yerine geliyor.  Beyaz eşyaları görebilirsiniz, Bursa’da üretilen Tofaş ve Reno marka araçların oralarda çok satıldığını gördüm,  yine gıda sektöründe ithalat, ihracat yapan Eti’nin, Ülker’in ve bazı büyük firmaların ürünlerini, konservelerini raflarda gördüm ve bu durum beni son derece mutlu etti.

Türkiye genç nüfusa sahip bir ülke, Genç nüfusun verimliliğini nasıl arttırabiliriz?

Bizim açımızdan en önemli olan şey şu, ne oluyoruz, nereye gidiyoruz? Genç nüfusu nasıl hareketlendiririz? Şu anki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde gezi hareketi yaşandı. Gezi hareketi ilk başladığı zaman masumaneydi fakat sonradan bu hareket  sabote edildi, provoke edildi. Halkı, esnafı mağdur ettiler. Esnaf yaklaşık 40 gün boyunca iş yapamadı. Ben buradan açıkça söyleyeyim ağaç meselesi değildi bu ağacı geçti, haddini geçti. Ortada  potansiyel gençliğimiz var, bunların birçoğunada y kuşağı deniyor, bu y kuşağının nasıl odaklanacağı çok önemli, y kuşağı geleceği ile ilgili karamsar,  gelecekle ilgili beklentileri çok fazla sahip oldukları aile yaşamları veya sosyoekonomik kültür seviyeleri şu anda beklentileriyle çok ters. Yani şöyle söyleyeyim; işçi bir ailede yetişen ve eğitim almamış olan bir genç, bir şirkette CİO’luk yapmayı düşünüyor bu kadar uç nokta olmaz. Hayatın basamakları var, bu hayatın basamaklarını hızlı çıkmak değil önemli olan büyük bir zamana yayarak, öğrenerek, tecrübe sahibi olarak, emin adımlarla ilerlemek. Yani bu uzun soluklu bir iş. Bizim arkadaşlarımız bir anda, mezun olur olmaz kendilerine bir araba, bir masa başı görev, iyi ve dolgun bir maaş ve hatta mümkünse işveren tarafından kendilerine ev tahsis edilmesini istiyor. Yani böyle bir dünya yok, böyle bir olgu yok, Dünya’nın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. zaman zaman bunu çok yaşadık,  geçmiş dönem siyasetin bu çok yapılırdı. Bu ülkede sermaye düşmanlığı yapıldı, sermaye düşmanlığını provake edenler oldu. Türkiye yeni bir vizyona sahip olmaya başladı, yeni yeni kabuk değiştirme başladı.  Ben burada üniversite yönetimlerinin, üniversitedeki öğretim görevlilerinin, üniversitede dekanlık ve rektörlük yapanların bu konuda görevlerini sadece akademik yönden yaptıklarını düşünüyorum. Yani insani noktada, hayata uyum noktasında, eğitim noktasında eksik kaldıklarını düşünüyorum. Mesela Ak Parti’nin en yaralı olduğu nokta bana göre eğitim- öğretim sistemi. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti her konuda başarılı oldu, Ak Parti döneminde seversiniz, sevmezsiniz, kabul edersiniz, etmezsiniz; bir adalet konusunda sıkıntı yaşadı, o da belli yapıların hamurun içerisinde kum tanesi olarak yer almalarının kaynaklandı bir de aynı şekilde eğitimde sıkıntı yaşadı. Aslında bizde ne cevherler var, ben şimdi üniversiteye konuşmacı olarak giden, üniversite öğrencileri tarafından sözlü, yumurtalı tacize uğrayan iş adamlarını biliyorum. Bu arkadaşımızın bir çoğu  en az 50- 60 yaşına girenleri kastediyorum, bir çok öğrenciye burs vermiştir ve vermeye devam ediyor.  Üniversitede bulunan çocuklarınızın çoğu mantıken baktığımız zaman yarın öbür gün biz de işbaşı yapacak, orada iş adamı, eğitimin veya öğretimin şu sistemde olmasına karışmaz onun baktığı işgücü, mavi yaka olabilir, beyaz yaka olabilir hiç fark etmez, yarın öbür gün beraber iş arkadaşı olacak, iş arkadaşı olacağı kişilerin sanayiye yatkınlığı nedir, nasıl daha verimli olur. Tabii bir defa sermaye dışarıya diye bağıran, eylem yapan çocuklar, bizim çocuklarımız yarın öbür gün bize yardımcı olan yok, el uzatan yok, iş adamları bize destek olmuyor dedikleri esnada ben de gülüyorum. Diyorum ki; arkadaş sen kendi mahallenin camını kırıyorsun, sen kendi ayağına kurşun sıkıyorsun yani eleştirdiğin veya yerden yere vurduğun sermaye aslında senin sermayen… Dünyanın hiçbir yerinde iş adamının Türkiye’de itibarsızlaştığı kadar itibarsızlaştığını görmedim. Geçmiş dönemlerdeki 5 çapulcunun, çapulcuyu da gezi ile karıştırmayalım oradan dilimize takıldı,  çapulcu deyince sanki onlardan kara para aklamak için fırsat kollayıp, sanayi içerisinde iş adamı diye itham edilenlerin de diğerlerini lekelerine, hepimizi itibarsızlaştırdıklarını maalesef gördük. Biliyor musunuz bizler zaten zor hata yaparız çünkü topluma mal olmuş kişileriz, oturuşumuzla, konuşmamamızla, giyim kuşamımızla, çatal tutuşumuzdan giydiğimiz kravata kadar rol model olan insanlarız. Şu an 260 tane çalışma arkadaşımız var, 4 kişilik aile olsa 1040 kişi eder. Yani 1040 kişiden oluşan bir ailemiz var ve biz bu aileye bakıyoruz. Eğer bu işe sadece çalışanları ve makineleri sermaye olarak görürseniz sıkıntı olur.  Patron iğreti bir kelimedir. Patronlar arkadaş edinemez, vizyon sahibi olması, çalışanlarıyla dostluk kurması, aile olması zordur. Aile şirketi olursa, babayiğit kelimesi sevecen geliyor yani böyle rahmetli Hulusi Kentmen gibi babacan, işveren, sahiplenen düğünü varsa, cenazesi varsa, çocuğunun sünneti varsa, evin ihtiyacı varsa hatta aile arasında  küçük çaplı kavgalar oluyorsa tutup barıştıran ailenin kilitlenmesine, birlikte hareket etmesine katkı sağlayan sorun çözen bir iş veren olursanız bir çok şeyi hal edersiniz. Burada iş kazası da olmaz,  performans artar, verimlilik yüksek olur, birlik beraberlik olur çünkü aidiyet duygusu çıkıyor.  İş güvenliği konusunda da ciddi adımlar atıldı. Çalışanlar şeritli, bantlı  ayakkabı giyecekler, gözlük takacaklar, kulaklık takacaklar. Şu anda hala bu önlemleri almayan çalışanlar oluyor, kendimiz ikna ediyoruz; sen kendini, benim işim için nasıl hiçe sayarsın diye kızıyoruz, şuraya getirmeye çalışıyorum, ne yaparsak yapalım belli bir verimliliğe çıktık, çalışanlarımız ile ilgili belli bir noktaya geldik. Dünyada sanayi verimliliği yüzde 93 dolaylarındadır, Türkiye’deki verimlilik 82- 83 civarındadır, en iyi fabrikalarımızda yüzde 60- 70 seviyesinde olan fabrikalarımız var bunu daha geliştirilmesi gerek,  bu rekabet ortamında verimlilik açısından çok önemli.

Mesela bir sıkıntımız var bu çok önemli, Türkiye’de emekliliği ikiye ayırmak lazım bir gerçekten yaş haddiyle emekli olanlar, yani bedensel ve ruhsal olarak ikinci bir işte çalışamayacak durumda olanlar bu gruba iyi bir maaş verilmesi lazım yani ben ciddi bir maaş iyileştirmesi istiyorum bu gurup için. Ama eğer başka bir işte çalışırsa da kesinti olmasını istiyorum. ikinci grup ise siyasi spekülasyonlar karşısında genç emekli olup da, devlete para gelsin de nasıl gelirse gelsin diye emekli edilenlerin var. Örnek veriyorum adam 10 bin Lirayı  SGK’ya yatırarak emekli oldu.  Sonra bu insanlar 400 lira maaş aldılar, sonra kredi çekerek 20 ay sonra 10 bin liralık harcamayı kapattı.  Devlete yazık değil mi, bu durum işte resmen devletin yüzüne kezzap atmaktır. Siyasilerin yanlış yapmış olduğu hareketlerle devletin yüzüne resmen kezzap atmış oldular. Siyaset devleti yönetir, devlet siyaset yönetmez. O yüzden siyasi seçerken siyasilerin çıkarmış olduğu yasalarda, yönetmeliklerde zarar ve sıkıntılar varsa sivil toplum örgütleri, bastırıcı unsur olmalı. Şu anda sivil toplum örgütlerinin  bir çoğu valiyle, belediye başkanıyla acaba ben başkanı meclis üyesi yapabilir miyim, ben başkanı belediye başkanı yapabilir miyim, ben başkanı milletvekili yapabilir miyim kaygısı taşıyor. Kendim aday adayı olmama rağmen bunları söylüyorum. Ben hiçbir zaman benim bulunduğum camialarda ki insanlardan benimle ilgili Ankara’ya yazı yazın veya gelen devlet büyüğüne benimle ilgili, bizim başkan adaydır lafını baskılı olarak yapmalarını uygun görmedim. Çünkü siyasiler zaten karşılarında refleks olarak hareket eden kişinin ne olduğunu bilirler, bir daha söylemesine gerek yok. Şu anda ben birçok sivil toplum örgütünün görevini yapmadıklarına söylüyorum veya formaliteden görev yapıyormuş gibi görünüyorlar. Türkiye’de 10 milyon tane başkan var kaçını görüyoruz, Bursa’da 4600 tane dernek var, 1900 tanesinin adresi belli değil. Bana göre Türkiye’nin gelişen, değişen yüzünü sivil toplum örgütlerinin yapıları da dahil bütün devletin işleyişi tekrardan dizayn edilmeli. 7 Haziran seçimlerinde bize verilen seçim sonuçları neyi ifade ediyor iyi okumamız lazım. Aynı mantıkla, aynı teşkilat yapısıyla diğer partileri bilmem çünkü beklentimiz şu an Ak Parti’nin iktidar olması. Ben bunu iş dünyası olarak söylüyorum çünkü ne MHP ne de CHP’nin iktidar olabilmesi gibi bir şey söz konusu değil. Şimdi isterseniz anket yapalım, ben şimdi size bir anket yapayım Ak Parti iktidar olur ya da yeniden bir siyasi parti kurulur doğru mu? O zaman CHP ile MHP yoktur. Şu an kulislerde konuşulan yeni bir parti kuruluyor söylemlerini duyuyoruz, ben yeni bir partinin kurulmasını şu anda doğru bulmuyorum. Türkiye AK Parti’nin yapabileceklerini gördü, yapılabilecekler konusunda AK Parti doğru bir parti, sadece ayrı kalması gerekenler, temizlenmesi gerekenler, revizyon yapılması gerekenler var ve bunları öncelikler ve hassasiyetler olarak bakarak değiştirmemiz lazım. Bu değişimleri yapmamız lazım bu değişikliklere gitmeden erken seçim yapmanız AK Parti’nin oyunu belki iki üç puan artırabilir ama beklenti bu değil AK Parti’nin Türkiye söylemi, sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yeni profili bu değişimi zorunlu kılıyor.  AK Parti il başkanı değişmez eğer bir değişim yapılacaksa bu büyük kongreden sonra olur bana göre AK Parti şu anki mevcut kadrosuyla seçimlere hazır değil, bir revizyon yapılması gerektiğini düşünüyorum. Ne teşkilat başkanları ne il başkanları ne ilçe başkanları hiç kimse AK Parti’nin bu duruma düşmesini istemedi. Ben şimdi başkanı istemiyorum ilçe başkanı istemem, teşkilat başkanı istemiyorum ya zaten onlar da parti için en iyisi hangisi olacaksa bunun için fedakarlık yapmaya hazırlar, ben böyle görüyorum, öyle düşünüyorum. Bir kongre olur çünkü buna mecburlar, istekli olmayabilirler ama buna mecburlar çünkü bunu kabul etmezlerse yok olup giderler, bunu yaşadılar, büyük kongre olur genel başkan yardımcıları ve hatta teşkilatta ciddi bir revizyon olur, o zaman taşlar yerine oturur. Bunu yaşayacak ve göreceğiz eğer ben az çok partimi tanıyorsam, bazı şeyleri biliyorsam bu şekilde olacak, velev ki olmadılar bu çocuk bizim, ama bu çocuğu kendi ellerimizle boğuyoruz demektir. AK Parti’nin bir daha yüzde 40’ın altında oy alması imkansızdır, mucizedir. Neden, çünkü halkın sabrı bir yere kadar sınanabilir şu anda oldu bu, 7 Haziran seçimleri ciddi bir şekilde uyarı oldu bazen uyarı alan insanlar çok ciddi sıçramalar yapar.

Ekonomide durum nasıl?

Bu ülkeye yatırım yapacak yabancı yabancı sermaye tedirgin. Ülkenin belirli yerlerinde yaşanan terör olayları sanki her yerinde yaşanıyormuş gibi lanse ediliyor. Bu durum yabancı sermayeyi korkutuyor. Yabancı sermaye bu ülkede karışıklık var benim sipariş verdiğim mal gelmez, imajından dolayı yeterli sipariş vermezler. Şu an tatil beldelerine gittiniz zaman turizmin ciddi oranda etkilendiğini göreceksiniz, turizm şu anda yok, gelen turist sayısı eskiye göre çok çok az. ilk defa cari açık 3 milyar eksi verdi bütçe tarihin ilk.  Temmuz ayında 3 milyar dolar eksi verdik yani üç katrilyon. Temmuz ayında gurbetçiler memleketlerine gelir turizm artar halbuki yazan turizm gelirleri olur gurbetçi vatandaşlarımız gelir, insanlar sayfiye yerlerinde daha az harcarlar ve cariye artı olacağımız bir ay olur Temmuz ayı. GAP projesi dahil Van’a Mardin’e, Diyarbakır’a  doğu illerimizde uçak uçak turistler gelir, bereket bırakıp giderlerdi ne oldu şimdi? Kim kaybetti? Türkiye kaybetmedi, kaybettirmeye çalışılan halk, bu PKK ve HDP tarafından Türk- Kürt halklarına yapılmış bir operasyondur. Şu an kaybeden esnaf, doğu vatandaşlarımızdır. Bunların içerisinde Arap da var, Kürt de var, hiçbir zaman o bölgenin iyi bir yerlere gelmesini istemezler.

Load More Related Articles
Load More By admin
Load More In GÜNCEL
Comments are closed.

Benzer Haberler

Burulaş Fahrettin Beşli’ye Emanet

Günlerdir merakla beklenen Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin en büyük iştiraki Burulaş’ın ba…