Home GÜNCEL OSMANGAZİ’DE HEDEF YÜZDE 40!

OSMANGAZİ’DE HEDEF YÜZDE 40!

- Guncellenme Tarihi: 14 Mayıs 2015 23:19
35 min read
OSMANGAZİ’DE HEDEF YÜZDE 40! için yorumlar kapalı
0

Hazırladığı seçim bildirgesiyle iktidarı hedefleyen Cumhuriyet Halk Partisi’nde seçim hazırlıkları hız kesmeden devam ediyor. Bu yoğun çalışma temposu içinde sorularımızı da yanıtlayan CHP Osmangazi İlçe Başkanı Recep Çohan, Osmangazi Belediyesi’nin yaptığı çalışmalardan, iktidar hedeflerine kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu.

 

Osmangazi Belediyesi’nin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir ilçe başkanı olarak değil, bir teknik eleman olarak, bir planlayıcı, bir mimar
olarak değerlendirdiğimde Osmangazi’nin iyi yönetilmediğini düşünüyorum.
Bunun altını çizerek söylüyorum, her şeyden önce iyi bir planlama
yapmadıklarını düşünüyorum. Bunu Bursa geneline de yayabilirsiniz. Sosyal
donatılı, yeşil alanlı, okul alanlı, sağlık alanlı, parkıyla, bahçesiyle, alt yapısıyla,
yoluyla değerlendirilerek sağlıklı bir planlama çalışması yapılmıyor. Ben imar
komisyonunda meclis üyesi olduğum dönemde gördüğüm planlama şu; kişiye
özel, parsel bazında bir planlama yapılıyor. Bütüncül bir plan yapılmadı,
bütüncül planlamadan kast ettiğim şu; fotoğrafa yukarıdan bakarak bir bütün
olarak görmek, tüm sınırları bir bütün olarak göreceksiniz ve nerede hangi
çalışmayı yaptığınızı fark ederek onları bağlantı yollarıyla, planlama
aşamasındaki binaların yoğunluğuna kadar düşüneceksiniz. Ve ona göre de
yolları, park alanlarını, sosyal donatı alanlarını birlikte düşünerek, meydanlarıyla
beraber yapmanız gerekiyor. Ama Osmangazi’de böyle bir şey yok, bizde kısmi
dokunuşlar yapılıyor. Nedir kısmi dokunuşlar? Kişi bir plan çiziyor, isteği
doğrultusunda o plan onaylanıyor. Peki, yanındaki ne oluyor? Mağdur oluyor.
Bu sefer de yapılan plan bütün olmadığı için, kişiye özel plan yaptığınız için bir
yoğunluk meydana geliyor. O zaman yollar yetersiz kalıyor, sosyal donatı
alanları yeterli gelmiyor. Ben faaliyet değerlendirme toplantısında da şunu ifade
ettim; planlı yapılan bölgenin bile yüzde 60’ına yakını kaçak yapı. Ve bunu
kendileri faaliyet raporunda belirtiyor. İşte bu durum Bursa’yı iyi
yönetemediklerinin en büyük göstergesidir. Bursa’yı iyi yönetememenin
yanında öngörüde yok. Öngörüden kastım; insan odaklı, insanın yaşamını
kolaylaştıran projeler yok, teknik çizimler uygun değil. Ben meclis kürsüsünde
de bunu dile getirdim, kaldırımların yükseklikleri çok fazla, rampa eğimleri
doğru eğimler değil, dökülen asfaltın eğimleri doğru değil, mazgallar ona uygun
değil, rögar kapaklarınız ona uygun yapılmıyor. O zaman şu şekilde bir çalışma
yapıyorsunuz; insanların yaşamı kolaylaştırmıyor, zorlaştırıyorsunuz. Şunu da
ifade ettim, sizin plancı arkadaşlarınızın bunu bilmediğini düşünmüyorum,
bilmiyorlarsa onlar plancı değiller, bildikleri halde yapmıyorlarsa bu topluma
ihanet ediyorlar demektir. Ne yapmamız gerekiyor? Yeniden teknik çizimler
yapılsın ve o teknik çizimlere göre ihale yapılsın hiç olmasa bundan sonra
yapılacak çalışmalar dünya standartlarına uygun olsun, insan yaşamını
zorlaştırmak yerine amacına uygun olarak insanlara kolaylık sunsun. Kaldırım
yüksekliklerini dile getirdiğim zaman, bana şu şekilde cevap verildi; “Araçlar
kaldırımlara park etmesin diye yüksek yapılıyor”. Böyle bir cevap olamaz.
Kaldırıma araçların park etmesini önlemek için yüksek yapıp, insanlar da nasıl
yürürse yürüsün mü diyeceğiz? Her şeyin bir kuralı var, otopark için de başka bir
çözüm bulursunuz. Bursa’nın en büyük sorunlarından biri de otopark
sorunudur. Şimdiye kadar bütüncül bir plan yapılmadığı için otopark da
yapılamıyor. Ne kadar insan yaşayacak, ne kadar araç var, bu araçlar 5 yıl sonra
ne kadar artacak, plan içerisinde yer alan otoparklar yeterli gelecek mi yoksa
bölgesel otoparklar mı yapılacak şeklinde bir planlama olmadığı için bu sıkışıklığı
yaşıyoruz. Araçları yol kenarlarına dizerek sorunu çözmüş oluyoruz. Bir örnek
vermek istiyorum, yıllar önce batçığın bir çözüm olduğunu söylediler. Bunu
Mimarlar Odası Genel Kurulu’nda belediye başkanları ifade ettiler, çıktım
kürsüde şunu söyledim; batçıklar çözüm değildir, suni çözümdür, sadece bir kaç
sene trafiği rahatlatır. Bir plancı bunu göremiyorsa, plancı değildir. Çünkü
büyümeyi göreceksiniz, o aksın orayı kaldırıp kaldırmayacağını göreceksiniz, 3
şerdi daralttığınızda, 2 şeridi köprü yapıp yanından bir dönüş yaptığınızda
ileride yeterli olmayacağını görmeli bir plancı, ona göre projeler yapmalı. İleriye
dönük çözümler üretmek yerine kısa süreli çözümler yaparak ilerleme
kaydedemiyoruz. Sağlıklı çözümler bulamıyoruz. Çünkü bütüncül
düşünmüyoruz, en önemli sorun bu. Yine metro, Bursa’nın büyük bir sorunu.
Çözülmesi gerektiğini ve yeniden planlanması gerektiğini düşünüyorum. Örnek
vermek gerekirse dünyanın hiç bir yerinde raylı sistem metro değildir. Yolu ikiye
ayırıp, üste raylı sistem yaparsanız onu metro olarak yapmış sayılmazsınız.
Zaten insanları istediği yere taşımıyorsunuz, yoldan alıp, yola bırakıyorsunuz,
evinden alıp, işine götürmüyorsunuz, işinden alıp, evine götürmüyorsunuz, işte
o zaman toplu taşımacılık yapmıyorsunuz demektir. Suni bir çözüm
bulmuşsunuz demektir.
Osmangazi’de yapılan kentsel dönüşüm çalışmaları hakkında ne
düşünüyorsunuz?
Soğanlı kentsel dönüşümle ilgili bir sunum yaptılar, bunun için uğraştım,
zorladım ve sonunda sunum yaptırdım. Sunumda görselliği güzel, baktığınız
zaman şehircilik anlayışı olan bir plan. Çıktım kürsüye şunları söyledim; Siz planı
yapmışsınız doğru ama bu insanları oraya nasıl taşıyacaksınız, bu hiç
düşünülmemiş, buraya yerleşen insanlar evinden işine nasıl gidecek? 50 yıllık,
100 yıllık bir proje geliştiriyorsunuz ve orada insanlar yaşayacak ama insanları
işlerine, evlerine nasıl götüreceksiniz? Bana bunun bir çözümünü söyleyin. 40
metrelik, 50 metrelik bulvar yaptım diye övünüyorsunuz ama o bulvarı altından
metro geçecek gibi planlamıyorsunuz. Peki, ne zaman planyacağız? Millet 150
yıl önce 2-3 katlı metro yapmış. Biz sadece yatay bir yol güzergâhı üzerinde
gidiyoruz. Buradaki en büyük sıkıntı planlamanın doğru yapılmaması, ileriye
dönük olmaması. Kentsel dönüşümün 3 tane önemli amacı var; Kentin planlı
hale gelmesinin sağlanması, kentsel alanların çöküntü haline gelmesinin
engellenmesi, kentte yaşayanların ihtiyaçlarına sağlıklı cevap verilmesinin
sağlanması. Kenti, sosyal alanlarıyla beraber yaşanabilir hale dönüştürmek için
kentsel dönüşüm yapılır. Bina stokunun kötü olduğu yerlerde yapılmalı, istesek
de istemezsek de birinci derece deprem bölgesinde yaşıyorsanız hazırlıklı olmak
durumundasınız. Bursa merkezli bir deprem meydana geldiğinde altından
kalkamazsınız. Kentsel dönüşümün anlamı oradan çıktı, kenti yenilemek. Kenti
dönüştürmenin bir tek yolu var, çöküntü alanlarında bina stoklarında kötü olan
noktalarında kenti yenilemek, dönüştürmek zorundasınız. Siz boş araziye proje
yapıyorsunuz, bunun adına da kentsel dönüşüm diyorsunuz. Olmaz böyle bir
şey, boş alanda yapılan bir planlamadır. Onun planını yaparsın 5 katlı, 4 katlı
yeşil alanıyla sosyal donatılarıyla verirsiniz müteahhit gelir, ona göre yapar. Ama
önemli olan bina stokunun kötü olduğu, yerlerden başlayıp yeni bir dönüşüm
yaparsanız faydalı olursunuz. İnsanlar o zaman şöyle der; kötü binadan
kurtuldum, yeni, temiz, sosyal alanları olan bir binam oldu. Dünya’da bunun
örnekleri var. Ama biz böyle yapmıyoruz maalesef, rant içerikli düşündüğümüz
için. Ranta önem verdiğimiz için yapıyoruz, çünkü bina stokunun kötü olduğu
yerlerde rant yok. Kent Meydanı ile ilgili bir örnek vermek istiyorum; Mimarlar
Odası Genel Kurulu’nda iki milletvekili konuşma yaptı, Kent Meydanı’nın
projesini överek, oranın kent meydanı olduğunu söyledi. Yine Kent Meydanı ile
ilgili Mimarlar Odası’na gelip birifing veren bir belediyeden gelen mimar
arkadaşlarımıza da söyledim; orası alışveriş merkezidir ve alışveriş
merkezlerinin teras katlarıdır. Planın üzerinde görebiliyorduk. Kent meydanları
bu şekilde olmaz. Şimdi hiç kimse sahiplenmiyor, bakın bu çok önemli, hiç kimse
sahiplenmiyor. Bu kadar kötü bir binayı kim yaparsa yapsın, a partisi olsun, b
partisi olsun bunun partiyle alakası yok altını çizerek söylüyorum bunun
düşünceyle alakası var. Fomora’dan Şehreküstü’ne çıkan yolu alta almadığınız
ve o yolu yayalaştırmadığınız sürece burası kent meydanı olamaz. Fomora’da
kesişen yolları alta alıp, yolu genişletirseniz, yeşillendirirseniz, devlet dairelerini
buraya taşırsanız kent meydanı olur. İnsanlar kent meydanına neden gelir,
oturup dinlenmek için, sosyal kültürel anlamda bir faaliyete katılmak için gelir,
sergisini gezer, tiyatroda oyununu izler, oturur dinlenir, devlet dairesinde işi
varsa hemen işini hal edip tekrar gider. Trafiğin içindeki kent meydanı nasıl bir
kent meydanı olacak ancak adı kent meydanı olur. Yine stadyumun olduğu
alanda bir kent meydanı çalışması yapılmak isteniyor, alt katta otopark, üst
tarafa da meydan yapılacağı söyleniyor. Onunla ilgili itirazlarımız oldu. Bende
Büyükşehir Belediyesi’nin bir meclis üyesi olarak 2 sayfalık bir itiraz dilekçesi
yazdım, olması gerekenleri söyledim. Şunu söyledim, bu kadar büyük bir alanı
beton haline dönüştürseniz, burayı öldürmüş olursunuz, alternatif sundum,
İpekiş’in olduğu yeri bir müzeye dönüştürebilirsiniz, Atatürk Lisesi’ni de eğitim
anlamında güzel bir şekilde kullanabilirsiniz, stadyumu kötü kısımlarından
arındırarak, tarihi tribünü koruyarak orasını bir meydan gibi
değerlendirebilirsiniz dedim. Ama yine iddia ediyorum, hazırladıkları proje rant
içeriklidir orada yine dünya kadar işleme olacaktır. Rant düşünmeden insana
yönelik, insan odaklı proje geliştirmeye başlarsanız o zaman sorunları çözmüş
oluyorsunuz.
Geçtiğimiz hafta düzenlediğim faaliyet değerlendirme toplantısında da ifade
ettim. İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nün yaptığı çalışmalara baktığımız zaman;
2666 adet yeni yapı, 66 adet ruhsatsız yenileme olmak üzere toplan 2732 adet
inşaat ruhsatı verişmiş, ancak 661 adet yapıya kullanma izni verilmiş, bu
durumda 2071 adet yapının kullanma izni yok. Yani 5’te 1 oranında kullanım izni
verilmiş nasıl oluyor bu iş? Bazı şeylere göz yumarak belediyecilik yapılmaz.
Otopark yapılıyor ama yüksekliği yeteri kadar olmadığı için araç giremiyor, çatı
eğimi belli, vatandaş o çatıyı yükseltiyor ve siz belediye olarak ona göz
yumuyorsunuz sonrasında kullanma izni vermiyorsunuz. Bunun dünya’da da
örneği yoktur, hem kaçak yapıya izin vereceksiniz, sonra ona su ve elektrik
vermeyeceksiniz, içine girip oturacak ama alt yapısı, suyu, elektriği, doğalgazı
olmayacak, yolu asfaltsız olacak. Bu yaşananların dünya’da örneği yok. Planını
doğru yap, kontrollerini doğru yap insanlar bu şekilde mağdur olmasın.
CHP seçime nasıl hazırlanıyor? Ana muhalefet partisi olmaktan sıkılmadı mı?
Şöyle düşünün parasal gücünüz çok, iktidarın tüm nimetlerinden
yararlanıyorsunuz, basının yüzde 80 nine sahipsiniz, bütün seçimleri gözden
geçirin, Bursa ölçeğinde bakarsak seçime bir iki gün kala, bilbordların çoğunda
iktidar partisinin afişlerini görürsünüz, bu bir algıdır. Biz bu sefer farklı bir şey
yapıyoruz, sayın genel başkanımız Kılıçdaroğlu’nun bu konuda hakkını teslim
etmek gerekiyor. Yaşanacak bir Türkiye sözü veriyor. Her kesime dokunarak,
ekonominin her noktasına dokunarak hem üretime yönelik hem de insan odaklı,
emekliye, işsize, esnafa hepsine yönelik bir projeyle yola çıkıyoruz. Ve bu
projenin de nasıl yapılması gerektiğini de seçim bildirgesinde detayı şekilde
anlatıyoruz. Türkiye’yi düzlüğe çıkaracak bir seçim bildirgesi hazırladık. Bunun
yapılmaması içinde hiç bir sebep yok. Milli gelirin yüzde 3’ü bile değil bu
yapılacak şeyler. Dünya’da da örnekleri var. Dünya’da yüzde 3 civarında bu tür
sosyal projelere aktarılan bütçe içerisinde paralar var. İnsanlar haklarını
sadakaymış gibi gidip almıyor, hak sahibi olarak alıyor. Çünkü ortaya hakça bir
dağılım çıkıyor. Eğer siz bir vergi topluyorsanız ve bunu kesimlere hakça
dağıtmalısınız. Mesela emekliler, yıllarca bu ülkeye hizmet etmiş insanlar, onlar
neden bu haktan pay almasın bütçe içerisinde yüzde 1, yüzde 2 kaydırma çok
büyük bir para değil milli gelir anlamında bakarsak. İsraf anlamında
kullandığımız birçok şeyi kısarsanız bir çoğunu buradan karşılarsınız, bir çoğu da
vergilerden geliyor. ayda 200-300 lira ile geçinmeye çalışan insanlar var. Başka
bir örnek vermek istiyorum; Çalışma Bakanımız Faruk Çelik’e katıldığı bir
programda şu soru soruldu; “Asgari ücretle bir aile nasıl yaşar?” Bakanın cevabı
çok enteresan, bakan şöyle dedi; “Buna muhtaçsanız yaşarsınız” dedi. Bir
bakanın bu cümleyi söylemesinden daha abes bir şey olamaz, siz vatandaşı nasıl
muhtaç bırakırsınız, ben nasıl bu kadar muhtaç bırakırım diye kendisine
sormazsa bu şekilde aşağılaması da normaldir. Bana göre bu cevap
aşağılamadır, o parayı kazanlara hakarettir.
Biz insana dokunan, insan odaklı, insanın yaşamını kolaylaştıran projeler
geliştirdik ve iktidara geldiğimizde de mutlaka genel başkanımızın nezdinde
söylüyorum, ben kendisine inanıyorum o da zaten namus sözü verdi, ben
geldiğimde bunları yapacağım diyor. 1 ay içerisinde yapacaklarını söylüyor, 1 yıl
içerisinde yapacaklarını söylüyor. Mesela 1 ay içerisinde yapılacaklarının
başında emekli maaşlarının bayramlarda iki ikramiye şeklide verileceğini
söylüyor. Aile sigortası ve mazotun 1 buçuk Liraya düşürülmesini de 1 yıl
içerisinde yapacağını söylüyor. Bana göre aile sigortası bu ülkenin
kurtuluşudur. Çünkü insanlar sosyal anlamda devletinden bir şeyi hak olarak
alıyor, sadaka olarak değil. Birileri kazanıyor, vergi veriyor ve devlet bu vergiyi
hakça bölüştürüyor, buna bu şekilde bakmak lazım. Bakın bu ülkede iki şey çok
önemli noktaya geldi, biri etnik kimlik üzerinden siyaset anlayışı, diğeri de din
üzerinden siyaset anlayışı. Son yılların en büyük sıkıntısı bu. Şu iki noktayı
kenara koyduğunuzda Cumhuriyet Halk Partisi korkunç oy alıyor. Bu durum ne
zaman değişir, vatandaş, din başka bir şey, benim oyum başka bir şey diyecek
ve din üzerinden yapılan siyasete prim vermeyecek, bu çok önemli bir şey.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık sistemi için 400 milletvekili istedi, siz
başkanlık sistemi ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bakın bu konuda Erdoğan halkla alay etti. Siz cumhurbaşkanı olarak bir partiye
oy isteyeceksiniz, sonra tepkiler artınca geri dönüp diyeceksiniz ki, ben bir
partiye oy istemedim hangi parti olursa olsun, 400 milletvekili istedim. Böyle bir
şey olabilir mi? Cumhurbaşkanısınız siz, neden muhalefeti suçluyorsunuz,
sokaklara çıkıp mitingler yapıyorsunuz, suç işliyor, kanunen suç, tarafsız
olacağına dair yemin etti. Dünya’nın hiç bir ülkesinde bu yapılamaz, yapılsa bile
kime oy istemişse o parti yerle bir olur. Bizim ülkemiz iki değer üzerinden oy
verdiği için etnik kimlik ve din üzerinden, siyaset de sıkışıp kalıyor ve birileri de
diktatörlüğe doğru gidiyor. Başkanlık sistemi çok tartışılacak bir konu. Biz
kardeşçe hep beraber yaşabiliriz ve bunu başkanlık sistemiyle yapmak zorunda
değiliz. Parlamenter sistemde de bunu yapabilirsiniz. Genel başkanımız
Kılıçdaroğlu’nun da söylediği gibi, biz siyasi ahlak yasasını çıkaracağız, seçim
barajını düşüreceğiz, halk seçecek kendi yöneticilerini. Bunu yaparsanız
başkanlık sistemine gerek kalmaz. Halk kendi yöneticilerini kendisi seçer ve
farklı guruplar parlamentoda temsil edilir. Yüzde 10 barajı gibi bir şey olabilir
mi, 9. 10 ile barajın altında kalan partiye, en çok oyu ben aldım, sen baraj
altında kaldın senin oyların benim dersen olmaz, o zaman vicdanlarda bir
rahatsızlık olur. O zaman kayıtsız şartsız millete ait olan egemenlik
gerçekleşmemiş oluyor.
CHP, Bursa’dan kaç milletvekili çıkarmayı hedefliyor?
Ben size açık yüreklilikle söylüyorum, atandıktan sonra gerçekleştirdiğim ilk
yönetim kurulu toplantısında da söyledim. Dedim ki; Bursa Osmangazi
ölçeğinde yüzde 40’ın altında oy alırsak, ben ilçe başkanı olarak başarısız
sayacağım kendimi, siz de yönetim kurulu olarak başarısız sayın kendinizi
dedim. Bunu bütün samimi duygularımla söyledim. Çünkü birileri alıyorsa siz de
alırsınız. Yeter ki insanlara kendinizi anlatabilin, insanlara gönlünüzü açın ve
inanın. Genel merkezin ve konjektörün çok önemi var. Ama önce inanmak
lazım, 10 milletvekili bizim için iktidardır. Biz iktidar olmak istiyoruz ve buna
inanıyorum. Ben her gün sokaklardayım, insanların ilgisi var, sempatisi var,
projelere karşı merakı var, bunu kartopu gibi büyütürsek iktidar olacağımızı
düşünüyorum. Güzel projeler hazırladık ve bu projelerin etkili olacağını
düşünüyorum. Seçim bildirgemiz bütün kesime hitap ediyor, tüm isteğimiz
kardeşçe yaşanılabilir bir Türkiye.
Load More Related Articles
Load More By admin
Load More In GÜNCEL
Comments are closed.

Benzer Haberler

Oyak Renault, BTÜ Gelişim Zirvesi’nde

Oyak Renault’un deneyimli isimleri, Bursa Teknik Üniversitesi (BTÜ) öğrencileriyle bir ara…